Selin Sayek Böke: “Daha önceki üç büyük sanayi devrimini ıskaladık. Bu sefer parçası, hatta öncüsü olacağız.”

SELİN SAYEK BÖKE

Bilim insanları konuştu… Dinliyoruz, öğreniyoruz. Bilimle siyasetin köprüsünü kuruyoruz. 

Tüm bilim insanlarını, bu köprüleri kuran siyasetçileri, bunu sabırsızlıkla bekleyen, coşkusu buraya yansıyan halkımızı aynı coşkuyla selamlıyorum!

Büyük bir değişimin eşiğindeyiz. 85 milyon ortak geleceğimizi tarif edecek keskin bir yol ayrımındayız: 

Halkı yoksullaştıran, ülkeyi dünyanın ucuz emek deposuna çeviren, rantçı, bilimden uzak ekonomi anlayışı ile mi devam edeceğiz, yoksa hak temelli bir üretim modeliyle hep birlikte zenginleştiğimiz, emeği ve üretimi yücelten bir kalkınmayı mı inşa edeceğiz? 

Bizim tercihimiz, bizim vizyonumuz belli… 

Cumhuriyetimizin İkinci Yüzyılında kalkınacağız. Toplumun tüm kesimleri hep birlikte zenginleşeceğiz. Bugün yaşanan ağır yıkımı kalıcı bir şekilde ortadan kaldıracağız. 

Üretimi dönüştüreceğiz. Bugün ekonomi ranta dayanıyor. Dönüştürdüğümüzde üretken yatırımlara dayanacak. Bugün vahşi bir sömürü düzeni var. Yarın kalkınma olacak. Bugün vergi yükü yoksul halkın sırtına yıkılmış durumda. Yarın vergide adalet olacak, herkesten kazancına göre vergi alınacak. Dönüşen üretimle istihdam yaratacağız, gelirleri arttıracağız, hayat pahalılığına son   vereceğiz, sağlıklı, güvenceli ve kaliteli yaşayacağız. 

Bugün 3,5 milyon insan işsiz, 3 milyon insan umudu olmadığından iş dahi aramıyor. Üretimde dönüşümle işte bu işsizliğe ve bu umutsuzluğa son verecek istihdamı hep birlikte yaratacağız. 

Bugün çalışanların %65’i asgari ücret veya ona yakın ücretler alıyor. Üretimde yapacağımız dönüşümle verimlilik artacak, ücretler herkes için yükselecek.

Bugün dünyanın çalışanlar için en kötü çalışma koşullarına sahip 10 ülkesinden biriyiz. Üretimde yapacağımız dönüşümle güvenceli istihdamla, sosyal adaleti büyüteceğiz. 

Bugün rantçı zihniyet doğayı katlederek iklim krizinin ağır sonuçlarıyla halkı baş başa bıraktı. Üretimde yapacağımız yeşil ve mavi dönüşümle, temiz üretimle her anlamda nefes alacağız. 

Bu dönüşüm hemen başlayacak. Bugün başlayacak. Yaşadığımız ağır yıkıma bugünden çare olacak, bugünden nefes aldıracak. Yarın da sürdürülebilir kalkınmanın güvencesi olacak.

Ve bu dönüşümle bugün yaşadığımız sorunları çözmekle kalmayacağız. Dünyadaki büyük değişimin ortaya çıkardığı riskleri ortadan kaldıracağız, en önemlisi fırsatları yakalayacağız.

Dünya yeni bir üretim devriminin eşiğinde. Bu devrim bilgiye, veriye, bilginin ürettiği yeşil ve yeni teknolojiye dayanıyor. Daha önceki üç büyük sanayi devrimini ıskaladık. Bu sefer parçası, hatta öncüsü      olacağız. Dijitalleşme ve yeşil enerji dönüşümüne dayalı yeşil sanayi ve onun yaratacağı yeşil istihdamı kaçırmayacağız. 

Üretimimizin, üretip ihraç ettiğimiz ürünlerin bugün gelir yaratıcı niteliği düşük. İhracatımızda kilogram başına yalnızca 1,2 dolar kazanıyoruz. Almanya’da üç katı. Polonya’da neredeyse iki katı. İhracatımız içinde yüksek teknoloji ürünlerinin payı yüzde 2,9. Bu oran, Brezilya’da yüzde 11, Güney Kore’de yüzde 36.

Yeni bir Bilim-Teknoloji-Yenilik politika anlayışı ile üretimimizi dijital çağın öncüsü olacak şekilde dönüştüreceğiz. Bilim insanlarımız bilim, girişimcilerimiz teknoloji üretecek. Ve kamu olarak biz, tüm toplum kesimlerinin teknoloji ile buluşmasını, teknolojinin veriminden kaynaklı gelir artışından da herkesin faydalanmasını sağlayacağız. 

Küresel tedarik zincirleri ve dış ticaret, dayanıklılık ve çevre kaygılarıyla yeniden şekilleniyor.

En büyük ticaret ortağımız ve ihracat pazarımız olan Avrupa Birliği, Yeşil Mutabakat ile bu sürecin öncüsü. AB çok yakında sınırından geçen her üründen karbon vergisi alacak. Yeşil dönüşümü gerçekleştirmezsek sınırda Avrupa’ya her yıl yaklaşık 3 milyar euro vergi ödemek zorunda kalacağız. Oysa üretimimizi dönüştürdüğümüzde, üretimin karbon ayak izi azalacak. Avrupalıya vergi ödemek yerine o 3 milyar euro ülkemizde kalacak. Ve o para ülkemizin üreticisine gelir, çalışanına istihdam yaratacak. İşsizlik nasıl mı bitecek? İşte böyle bitecek.

Bir yandan dünyada finans da dönüşüyor. Finans da artık çevresel ve sosyal riskleri gözetiyor. Bu riskleri gözeten ESG fonlarının büyüklüğü her sene on milyarlarca dolar artıyor. Üretimimizi emek dostu, yeşil ve çağı yakalayan teknolojiyle adil bir şekilde dönüştürerek işte biz bu temiz fonları ülkemize getireceğiz. Böylece temiz parayla ülkemizde yüksek gelirli, güvenceli ve nitelikli istihdam sağlayacak yeni yatırımların da önünü açacağız. 

Üretimimizin bu dönüşümleri gerçekleştirebilmesi için, biz yeni bir kamucu anlayışla yöneteceğiz. Kamu yararına odaklanacağız. Bu esnada piyasa aksaklıklarını gidereceğiz. Verimliliği hedefleyeceğiz, güvenceli istihdamı hedefleyeceğiz, yeşil dönüşümü hedefleyeceğiz. Teknolojinin toplumda eşit erişimini ve yaygın kullanımını hedefleyeceğiz. 

Belli teknolojilerde liderliği ve hatta kamunun üreticiliğini hedefleyeceğiz. Yeteneklere, üreticilerin kapasitesine biz kamu olarak yatırım   yapacağız. Yani ülkemizi girişimci, dinamik bir devlet anlayışı ile yöneteceğiz. 

Kamu üreticinin öncüsü ve destekçisi, hatta kuralları birlikte belirlediği demokratik ortağı olacak. 

Yani üretimi dönüştürürken 3 temel hedefi gözeteceğiz. Güvenceli ve kaliteli işler yaratmak, teknolojik dönüşümü sağlamak ve üretimi yeşil yapmak. Yani kimseyi geride bırakmayan adil bir dönüşüm!

Kamunun vereceği tüm destek ve teşvikler işte bu 3 öncelik ışığında değerlendirilecek ve buna göre verilecek. Bağımsız olarak tüm politikaların öncesinde, uygulamasında ve sonrasında etki analizi yapan bir “Etki Analiz ve Değerlendirme Kurulumuz” olacak. Ve bu kurulda, kamuda bu analizleri yapabilecek insan kaynağını da biz yetiştireceğiz. Bu kapasiteyi biz kuracağız. Kamuda nitelikli istihdam yaratacağız. İşsizlik nasıl mı bitecek? İşte böyle. 

Böylece kamu olarak sağlayacağımız üretim teşvikleri, vergi indirimleri, hibeler, krediler, ARGE destekleri, kamu ihaleleri, yani kamunun kaynakları güvenceli ve zenginleştirici istihdamı, yeşil ve dijital dönüşümü sağlayan şekilde kullanılacak. Kamunun kaynakları yandaşlık üzerinden değil, topluma yarar sağlama amacıyla kullanılacak. 

Bu kapsamda Kamu İhale Kanunu’nu yeşil ekonomi politikalarıyla uyumlu, teknoloji yoğun üretimi teşvik eden, bölgesel kalkınmayı destekleyen; organize suç, yolsuzluk, kara para aklama suçlarıyla mücadele eden bir yapıda    hazırlayacağız. Kamuda “temiz ihale” dönemi başlayacak.

İşte o, “Kaynağımız var” dememiz boşuna değil. Kamunun kaynakları kamu özel iş birliği adı altında yandaşa aktarılmayacak. İhalelerde yolsuzluk olmayacak. Kamunun parası kamuda kalacak. Ve biz o parayı ülkemiz için kullanacağız.

Yani,

Vergide adalet reformuyla, Türkiye’ye akacak olan temiz fonlarla, yani kamunun kaynağını kamuda tutacak temiz düzenle yaratacağımız kaynak Türkiye’yi kalkındıracak yatırımların güvencesi olacak. İşsizlik nasıl mı bitecek? Yatırım nasıl mı artacak? İşte bunlarla olacak. 

Dünya değişiyor. Yeni işler ve yeni iş yapma biçimleri gelişiyor. Güvenceli, zenginleştirici ve kaliteli istihdam yaratan üretim politikamızda geleneksel işlerde çalışanların da yeni iş biçimleriyle çalışanların da sosyal haklarını korumak kamunun temel görevi olacak. 

Evden ya da hibrit çalışma adı altında mesaisi bir türlü bitmeyen, üstelik bu çalışma için gereken tüm masraflarını da kendi üstlenen, sosyal güvenceleri de tam sağlanmayan beyaz yakalılar. Yeni üretim stratejimizin ayrılmaz bir parçası olarak sizin de fazla mesai ödemeniz, sizin de ulaşılamama hakkınız ve sizin de tam sosyal güvenceniz olacak. Kaliteli, güvenceli ve zenginleştirici istihdam diyoruz ya, işte bu!

Kendi hesabına çalışıyorsun denilerek tüm emek haklarından mahrum bırakılan gig ekonomisi çalışanları, motokuryeler, emekçi kardeşlerimiz sizin de elbette hakkınız olan sosyal güvenceniz olacak. Bu güvencenin güvencesi de biz olacağız. 

Yetenek inşası üretim stratejimizin temel yapıtaşlarından olacak.

· Gençlerin STEM, yani bilim, teknoloji, mühendislik ve matematik alanlarında, veri bilimleri ve kodlama eğitiminde ve en önemlisi “eğiticilerin eğitiminde” ulusal bir seferberlik başlatacağız. 

Herkese fırsat eşitliğinin, nitelikli ve ücretsiz eğitime erişim hakkının güvencesi işte bu seferberlik olacak. Liyakatli bir düzen diyoruz ya, işte burada başlayacak! İşte umutsuzluk burada kırılacak!

· Genç girişimcilerin yeteneklerini kullanmalarını sağlayacağız. Risk almaktan çekinmeyecekler. Çünkü, gençlerin iş fikirlerini hayata geçirebilmeleri için gereken ilk finansal kaynağı biz sağlayacağız. Gençler “Hayata Atılma Fonu”yla teknolojiyi sadece kullanan değil üreten olacaklar.

· Kamu yok olma tehdidi altındaki işleri belirleyecek, dönüşümü planlayacak. Buna uygun eğitim programları açacağız. Tüm çalışanların kendi şahsına ait “Kişisel Eğitim Hesapları” olacak. Bu hesap işi yok olacak çalışanın da meslek değiştirmek isteyenin de hayallerinin güvencesi olacak.  

· Peki, bu yetenek inşasının sonucu ne olacak? Verimlilik artacak. Ücretler artacak, asgari ücret değil zenginleştirici ücretler kazanacağız. Bu yetenekleri istihdam eden KOBİ, sanayici, çiftçi, esnaf dünyayla rekabet edecek, en az onlar kadar gelir elde edecek. Kalkınacağız, hep birlikte zenginleşeceğiz. 

Torpille değil yeteneklerimizle, kimi tanıdığımızla veya hangi adreste doğduğumuzla değil ne öğrendiğimizle tutunacağız hayata. 

Kimse “Okusam da ne olur” demeyecek. İŞKUR’un MEB ile koordinasyonla yürüteceği “Danışmanını Ara” uygulamasını biz başlatacağız. Böylece her genç, yetenekleri ve hayalleri doğrultusunda bir sosyal hizmet ve rehberlik danışmanı ile eşleşecek. 

Mahallesinde kreş ve bakım hizmetleri olmadığı için çalışamayan kadınlar, bilgiye, teknolojiye erişeceği laboratuvarları olmayan gençler… 

Hayatımızı dönüştürmeye geliyoruz! Bizim kuracağımız toplu konutlarda her 20 binadan birisi ortak alan binası olarak ayrılacak. İçinde “kreş”, “geceli-gündüzlü yaşlı bakım merkezi”, dijital kütüphane, “girişimcilik-teknoloji merkezleri” olacak… İçinde sen olacaksın. İşte diyoruz ya kadınlar çocuklarını kreşe bırakıp okula gidemiyor, eşit işe eşit ücret alamıyor. İşte diyoruz ya gençler teknolojiye erişemiyor, yaşıtlarıyla rekabet edemiyor. İşte burada kuracağız… İşte burada umutsuzluğu kıracağız… 

Değerli konuklar,

Üretimimizin Sanayi 4.0 Devrimini yakalaması için yeni bir bilim-teknoloji-yenilik politika çerçevesine ihtiyacımız var. Bu çerçeve bilginin üretildiği bilim sürecini, bilimin kullanılabilir teknoloji halini alması ve yeniliğe dönüşmesini ve daha önemlisi bu yeniliklerin toplumun tüm kesimleri tarafından yaygın bir şekilde kullanılmasını hedefler. 

Kıymetli bilim insanı meslektaşlarım, her şeyden önce ürettiğiniz bilimi destekleyecek güçlü, dinamik ve çeşitlendirilmiş iş birliklerinden oluşan bir araştırma sistemi kuracağız. TÜBİTAK temel ve uygulamalı araştırma faaliyetlerine odaklanmak üzere yeniden kimlik kazanacak. Çözmek istediğimiz toplumsal sorunlara odaklı kamu ARGE enstitüleri  kuracağız; mesela “Emek dostu teknolojiler enstitüsü”.  Ürettiği bilimle teknolojinin sınırını iten bilim insanlarının üniversitelerde araştırma faaliyetlerine daha çok vakit ayırmalarını kolaylaştırmak için ders yüklerini hafifleteceğiz, yani bilim zamanlarını fonlayacağız! 

Büyük coğrafyamızın yetenek havuzu olmak için gerekli tüm adımları atacağız. Her şeyden önce laboratuvarında araştırma yapmak, sınıfında ders vermek, bilim yapmak isteyen tüm bilim insanlarımızın özgür bir üniversite ortamına kavuşmalarını sağlayacağız. YÖK’ü kaldıracağız. Boğaziçi’ni ve tüm üniversiteleri özgürleştireceğiz. Barış imzacısı akademisyenleri yeniden üniversiteleri ile buluşturacağız. 

Yurtdışında yaşayan bilim insanlarımızı, araştırmacılarımızı yurtiçindeki meslektaşları ile buluşturacak «bilim köprüsü» Ar-Ge programları başlatacağız. Gayrı-menkul satın alarak yurttaşlık verilen değil, bilim-teknoloji-yenilik alanında yetenek, beceri ve eğitim sahibi olanlara “Bilim vizesi” programları başlatacağız. 

Bilimin kullanılabilir teknolojiye dönüşüp dönüşmeyeceğini deneyecek, risk alacak girişimcileri de destekleyeceğiz. Kurumsal değişiklikleri yapacağız. İşte dedik ya, gençler girişimci olacaklar, kendileri de istihdam yaratacaklar! Birlikte büyüyecekler. 

Girişimcilerin başarılı olan teknolojik gelişmelerinden tüm toplum kesimlerinin faydalanmasını, yani teknolojilerin yayılımını sağlayacağız. Teknoloji bir elit grubun elinde tekelleşmeyecek. Hepimizin, herkesin olacak. KOBİ’lerimizin teknolojiyi kullanabilmeleri için Teknoloji Yayılım Hibe programından yararlanmalarını      sağlayacağız.

Teknoloji hakkında bilgisi olmadığı için teknolojiyi kullanamayan üreticilerin bilgi eksiğini giderecek aktif kamu politikaları uygulayacağız. Üreticilerin teknolojiyi öğrenecekleri, deneyecekleri, sonuçlarını görecekleri örnek üretim merkezleri kuracağız. Model fabrikaları yaygınlaştıracağız. Tarım için model çiftlikleri kuracağız. Bu çiftliklerde ziraat mühendisleri, teknolojik tarım uzmanları danışmanlık yapacak. Çiftçimiz görerek öğrenecek ve üretecek. İşte dedik ya, çiftçi toprağını terk etmek zorunda kalmayacak. Hem ekecek hem kazanacak, işte böyle olacak.

Ve teknolojinin toplumsallaşması için bütüncül bir paket uygulayacağız. Evrensel Hizmet Fonu’nu okullarda her sınıfa, mahallelerde her haneye bilgisayar ulaştırmak için kullanacağız. Fırsat eşitliğini sağlama hedefiyle dijital hizmet ve donanım vergilerini öğrenciler ve öğretmenler için yeniden düzenleyeceğiz. 

Hiç kimse, hiçbir dezavantajlı grup, hiçbir yaşlı, hiçbir engelli zorunlu devlet hizmetlerine erişimde cep telefonu ya da bilgisayar kullanamıyor diye mağdur olmayacak. Çünkü danışmanlık destekleri ve kurslar açacağız.

Ve üretimin yeşil dönüşümü…

Önce enerjimizi     değiştireceğiz! Altını çizelim: Yeşil dönüşüm programı salt bir dönüşüm programı değil, bir yatırım programıdır. Yeni yatırımlar, yeni güvenceli ve zenginleştirici istihdam alanları demektir. Bunun için kömürden çıkışı planlayacağız, yenilenebilir enerji yatırımlarını hızlandıracağız. Çünkü araştırmalar bize gösteriyor ki her 1 liralık yenilenebilir enerji yatırımı aynı 1 liralık kömür yatırımın 5 katı, tam beş katı istihdam yaratıyor.  Biz bunu yapacağız.

Türkiye Güneş ve Rüzgar Enerjisi Teknoloji Ofisi’ni kuracağız. Yenilenebilir enerji için gereken teknolojilerin yurt içinde üretilmesi için yatırım yapacağız. 

Enerji ihtiyacının karşılanması için seferberlik başlatacağız. Başta apartmanlar olmak üzere bina çatılarına ve yüzeylerine güneş enerjisi panelleri kuracağız. Biz bu seferberliği sosyal konut projeleriyle başlatacağız. İktidarın vaat ettiği ama bitiremeyeceği, bizim iktidarda bitireceğimiz sosyal konutların çatılarına ve yüzeylerine güneş panellerini biz kuracağız. 

Böylece son bir yılda üç katına çıkan elektrik faturalarımız var ya gümbür gümbür düşecek! İşte dedik ya enflasyonu düşüreceğiz, böyle düşüreceğiz!

Tüm OSB’ler ve sanayinin yenilenebilir enerji üretmesi ve kullanabilmesi için de bir seferberlik başlatacağız. Teşviklerle, vergi indirimleriyle destekleyeceğiz. Sanayicinin içinde üretim yaptığı bina, parçası olduğu OSB, kullandığı girdiler, üretim bandı, makine-teçhizat ve ürettiği ürünü pazara yani tüketiciye eriştirmek için tercih edeceği taşıma yönteminin yeşil olmasını sağlayacağız. Yani üretimin tüm aşamaları, her yerde yeşil olacak.

2030 yeşil dönüşüm için bir mihenk taşı. İşte bu yedi yıl içerisinde güneş enerjisi yatırımlarıyla üreteceğimiz enerjinin üçte birini çiftçimize ücretsiz ulaştıracağız. 

Yenilenebilir enerji kullanan tarım makinaları üretimini destekleyeceğiz. Böylece çiftçimizin elektrik derdi bitecek.  Maliyetleri düşecek,                ürettiğinden daha çok kazanacak, daha ucuza satacak, böylece gıda fiyatları da ucuzlayacak. Emekli manava gittiğinde domatesin fiyatını sormaya korkmayacak. İşte dedik ya enflasyonu düşüreceğiz, böyle düşüreceğiz!

Türkiye’deki tüm sanayi bölgelerinde kamuyla özel sektörün iş birliğiyle yönetecekleri Üretim Dönüşüm Merkezleri kuracağız.  Ve bu merkezlerde yeni mezun olmuş genç mühendisler istihdam edilecek, ihtiyacı olan üretici danışmanlık hizmetini bu genç mühendislerinden alacak. 

Hani dedik ya KOBİ’lerimiz dünyayla çatır çatır rekabet edecek. İşte bu seferberlikle olacak. Yani Manisa’daki, Denizli’deki, Gaziantep’teki KOBİ de Yozgat’taki, Niğde’deki, Batman’daki KOBİ de Avrupa’ya ihracat yapacak. Üretirken yeni teknolojiler öğrenecek, büyüyecek. 

Finans politikalarını, düzenlemeleri ve teşvikleri de iklim hedefiyle uyumlu hale getireceğiz. 

Örneğin daha yeni, G20’de Endonezya’ya kömürden çıkış için 20 milyar dolarlık fon sağlandı. Benzer fonlar, ülkemizin de erişimine açık. Bu “temiz yatırım” hedefleyen fonları biz ülkemize getireceğiz. 

Bankalar kredi verirken, finansman sağlarken, emek dostu, dijital ve yeşil dönüşüm hedefini gözeten yatırımları tercih edecekler, bunu sağlayacağız. 

Ve en önemlisi 2023’ten başlayarak Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yeşil bütçeler yapacağız! 

Ama her şeyden önce…

Bugünün buhranında hiç karamsarlığa kapılmayacağız.  Çünkü artık rantın,    yolsuzluğun, sömürünün dönemi bitiyor. Artık halkın, üretimin ve kalkınmanın dönemi başlıyor. 

Hepimizin içinde yer alacağı ortak bir geleceği kurmanın zamanı başlıyor.

Ve işte biz bu büyük üretim dönüşümüyle Türkiye’yi ikinci yüzyıla taşıyacağız.  Bu karanlığı bitirecek güç bizde, halkta, Cumhuriyet Halk Partisi’nde.

Biz buradayız, biz hazırız!

Yorum bırakın