
Giriş
Siyasal iktidar, 3Y ile mücadele edeceğini söyleyerek iktidara gelmişti: Yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklar. Cumhuriyetimizin yüzüncü yılına girdiğimiz bugünlerde, Saray iktidarının ülkemizi içine sürüklediği mevcut durumda Cumhuriyet tarihinin en büyük yoksullaşma dalgasını, ardı arkası kesilmeyen ve yine iktidar tarafından normalleştirilmeye çalışılan yolsuzlukları, demokrasinin ve hukuk düzeninin yıkımıyla hayatın her alanını esir alan yasakları en ağır biçimde eş zamanlı olarak yaşıyoruz. Yolsuzluk yapmanın, kara para aklamanın değil, bunların haberini yapmanın ve gündeme getirmenin suç olduğu bir düzen dayatıyor tek adam rejimi.
Tek adam rejiminde yaşadıklarımız gösteriyor ki yolsuzluklar, yoksulluk ve yasaklar asla birbirinden bağımsız gelişen olgular değil. Tam aksine iç içe geçmiş ve birbirini sürekli olarak besleyen, Saray’ın kurduğu ekonomik ve siyasal düzenin temel karakteristiği halini alan bir bütünden bahsediyoruz.
İkinci yüzyılda ülkemizde güçlendirilmiş parlamenter demokrasiyi, hak temelli ve kapsayıcı bir kalkınma hamlesini, sosyal adaleti, toplumsal barışı hayata geçirecek olan bizlerin verdiği mücadele işte bu çürümüş düzeni değiştirme mücadelesidir.
Türkiye’nin uluslararası suç örgütleri tarafından üs haline getirildiği, ortak yaşam alanlarımızda uluslararası çete mensuplarının silahlı çatışmalara girdiği, gençlerimizin uyuşturucu batağına sürüklendiği, kara paranın Türkiye’de aklandığı bu düzeni değiştirme mücadelesidir.
Temiz para, kara parayı kovacak
İktidar Türkiye’yi adeta bir kara para çamaşırhanesine çevirdi. Öyle ki, geçtiğimiz altı yılda arka arkaya ilan edilen varlık barışlarıyla geçen 74 ayın 56’sında Türkiye’ye dışarıdan getirilen paranın kaynağı sorulmadı.
İktidar hem enflasyonu hem ülkenin döviz açığını patlattı, bu açığı da ancak kaynağı belirsiz döviz girişleriyle kapatabildi. O kadar ki 2022 yılının ilk üç çeyreğinde cari açığın üçte ikisi kaynağı belirsiz döviz girişiyle finanse edildi. Ödemeler dengesi verilerinde net hata ve noksan girişini küçülten revizyon da kaynağı belirsiz para girişinin boyutunu saklamaya yetmedi.
Üyesi olduğumuz OECD Mali Eylem Görev Gücü (FATF) de Ekim 2021’de kara para aklamanın engellenmesinde yetersiz kaldığı gerekçesiyle Türkiye’yi gri listeye aldığını duyurdu. Mali Eylem Görev Gücü’nün bu yıl açıkladığı kararla Türkiye yine gri listedeki yerini korudu.
Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’nun aylardır vurguladığı gibi kara para, sahibini de getirdi. Uluslararası suç örgütleri, mafya ve kartel organizasyonları kara paraları ile birlikte şehirlerimize geldi. Şehirlerimiz dünya suç örgütlerinin, uluslararası mafyanın, uyuşturucu baronlarının, çatışma alanlarına dönüştü.
Bu durum çok ağır sosyal sonuçları da beraberinde getiriyor. Bugün Türkiye uluslararası uyuşturucu trafiğinde yalnızca bir transit ülke değil başlı başına büyük bir pazar halini de almış durumda.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak, ülkemize ve halka olan tarihsel sorumluluğumuz ışığında, Türkiye’den kara parayı çıkartmak ve kara parayı kovacak, ülkemizdeki buhrana son verecek temiz yatırımları Türkiye’ye getirmek için bugünden somut adımlar atmaya başladık.
Üretimimizi ve gençleri bilimle, teknolojiyle, yenilikle buluşturacak; sürdürülebilir bir ekosisteme ve yeşil dönüşüme yatırım yapacak; güvenceli ve nitelikli istihdam yaratacak; katma değeri yüksek üretimle Türkiye’nin verimli tedarik zincirlerinin dayanıklı ortağı olmasını sağlayacak kaynağı Türkiye’ye getireceğiz. Türkiye’de aklanan kara paranın boyutunu değil, Türkiye’yi dünyada öncü bir güç yapacak yatırımları konuştuğumuz; gençlerde giderek yaygınlaşan uyuşturucu batağını değil, gençlerin teknolojiyle ve bilimle nasıl istihdama katıldıklarını konuştuğumuz bir geleceği adım adım, bugünden inşa ediyoruz.
Vergi cennetlerini açıklayacağız
İktidar yalnızca kara paranın Türkiye’de aklanmasına göz yummuyor, Türkiye’den vergilendirilmemiş milyarlarca doların off-shore vergi cennetlerine ve yurtdışına götürülmesine de izin veriyor!
Geçtiğimiz yıllarda yayınlanan Paradise ve Pandora belgelerinde de görüldüğü gibi Türkiye’de vergilendirilmesi gereken milyarlarca dolarlık büyüklüğünde varlık yurt dışında vergi cennetlerine çıkarılıyor.
Türkiye’de vergilendirilmesi gereken hiçbir varlığın, kaynağın, servetin yurt dışına kaçırılmasına kesinlikle izin vermeyeceğiz. 2006 yılında çıkan Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 30/7 maddesinde, vergi cenneti olan ülkelerde “yerleşik olan veya faaliyette bulunan şirketlere yapılacak her tür ödemeden yüzde 30 vergi kesintisi yapılacağına” ilişkin düzenleme bugüne kadar iktidar tarafından hiç uygulanmadı, tek bir kuruş vergi kesintisi yapılmadı. Neden? Çünkü Bakanlar Kurulu ve ardından Cumhurbaşkanlığı, 2006 yılından bu yana vergi cenneti sayılacak yerlerin listesini ilan etmedi, açıklamadı. Biz açıklayacağız. Türkiye’de ücretli çalışan milyonlarca emekçi gelir vergisi öderken, çiftçinin kullandığı mazottan bile ÖTV alınırken, emeklinin evindeki doğalgazdan dahi ÖTV alınırken milyarlarca dolarlık servetin off-shore ülkelere götürülerek vergiden kaçırılmasına asla izin vermeyeceğiz. Yolsuzlukla edinilen kaynağın ülkeden kaçırıldığı, vergi yükünün yoksul olduğu bu düzeni değiştireceğiz.
“Ticari sır” perdesi aralanacak
Devlet yönetiminde şeffaflık ve hesap verilebilirlik ilkeleri Saray rejimi tarafından yok edildi. Yolsuzlukları, rüşvet skandallarını, AKP’li bürokratların birden fazla kamu kurumundan halkın vergileriyle aldığı yüksek maaşları, kamu ihaleleriyle yapılan yağmayı bugün sadece sınırlı bir biçimde öğrenebiliyoruz. İktidar olduktan sonra altılı masa olarak kuracağımız Durum ve Hasar Tespit Komitesi, kamu zararlarını bütün çıplaklığıyla ortaya çıkaracak. Komitenin araştırmaları sırasında belirlenen usulsüzlükler ve mevzuata aykırı durumlar yolsuzlukları araştırmak ve soruşturmakla görevlendirilecek Devlet Denetleme Kurulunun, kuracağımız TBMM Yolsuzlukları Araştırma Komisyonu’nun ve Sayıştay’ın çalışmalarına girdi olacak. Güçlendirilmiş parlamenter sistem ile demokratik hukuk düzenini kurduğumuzda, yolsuzlukların, yağmanın, kamu zararının “gizlilik” ve “ticari sır” olarak halktan gizlenmesini engellemiş olacağız. Demokratik hukuk devletinin bir gereği olarak hesap verebilirliği sağlamak amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi adına görev yapan Sayıştay’ı, Anayasa’da bir yüksek mahkeme olarak düzenleyeceğiz. Böylece Sayıştay’ın kuruluş ve işleyişine ilişkin esaslar, anayasal güvenceye kavuşacak. Hesap verebilir ve şeffaf bir yönetim anlayışıyla Sayıştay denetiminin kapsamı, tüm kamu kurum ve kuruluşlarını içerecek şekilde genişleyecek.
Neoliberal rant siyaseti
Siyaset kurumunu bir rant aktarım mekanizması olarak işleten neoliberal AKP iktidarı döneminde yolsuzluklar devletin ve kamusal alanın tüm alanlarına sirayet etti, çeşitlendi ve normalleştirilmeye çalışıldı. Özellikle 2018 yılında tek adam rejiminin resmen yürürlüğe girmesiyle yolsuzluklar ve yoksulluk arasındaki ilişki yeni bir boyut kazandı. Yolsuzlukların yoksulluğu beslediği bu rant aktarım sürecinin hukuki, siyasal ve toplumsal denetiminin yapılamaması için demokrasiyi ve hukuk düzenini adım adım ortadan kaldırdı, devleti kurumsal bir yıkıma uğrattı.
Öyle ki, Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün 2021 Yolsuzluk Algı Endeksi’nde 180 ülke arasında 96. sırada yer alan Türkiye, 2012’den bu yana 42 basamak gerileyerek son 10 yılın en düşük puanını aldı.
Rant projeleri ve delik deşik edilen Kamu İhale Kanunu
Ülkemizde yolsuzluğun en önemli araçlarından biri kuşkusuz kamu ihaleleri ve kamu özel işbirliği adı verilen rant projeleri… İktidar Kamu İhale Kanunu’nu yaklaşık 200 kez değiştirdi. Yetkileri budanmış, kurumsal olarak hayli zayıflatılmış Sayıştay’ın dahi kendi raporlarında “ihtiyaçtan projeye değil projeden ihtiyaca gidiliyor” denilen kamu özel işbirliği projeleriyle rantçı yandaşlara 150 milyar doların üzerinde bir gelir garantisi güvencesi verdi. Şu sıralar Meclis’te görüşülen 2023 bütçesiyle halkın vergilerinden rant projelerine 102 milyar TL aktarılması planlanıyor. Çiftçiye verilecek desteğin tam iki katı! Sonuç, betona giden milyarlar, üç haneli gıda enflasyonu…
Siyasi sorumluluğumuz ve yasaların bize verdiği görev nedeniyle buna seyirci kalmamız mümkün değil! Tam da bu yüzden kamu zararı yaratan, temelinde yolsuzluk yer alan rant projelerini hukuk çerçevesinde yeniden halkın yapacağız. Böylece ranta ve betona dökülen kamu kaynakları halkın refahı için kullanılabilecek. Kamu İhale Kanunu yenileyerek ihale mevzuatını tek kanunda düzenleyeceğiz. Kamu alımları ve ihalelerde ihaleyi istisna, keyfiliği kural haline getiren, yolsuzluk kapısını açık tutan istisna ve muafiyet hükümlerinin tümünü kaldıracağız. AKP Genel Başkanı yabancı finans sermayesinin ve rantçı yandaşlarının sözcülüğünü yaparak “O paraları sizden söke söke alırlar” diyor. Uluslararası tahkimde Türkiye’nin çıkarlarını sonuna kadar savunacağız, gerekirse kamu zararını sorumlularından rücu edeceğiz.
Saray’ın yolsuz bakanları, bürokratları, siyasetçileri devleti şirket gibi yönetme iddiasıyla şirket sahiplerini bakan yapan Saray siyaseti kendi yandaşları için bir zenginleşme aracı haline getirdi. Kamuoyu tepkisi ve muhalefetin baskısı nedeniyle görevden alınmak zorunda kalınan Ticaret Bakanı’nın, kendisine ait şirket ile Ticaret Bakanlığı’na piyasa fiyatının üzerinde bir fiyatla dezenfektan sattığı iddialarının üstü örtüldü. Bu ve diğer iddialarla ilgili ciddi bir soruşturma ve yargılama yapılmadı.
İktidarın yolsuzlukları yargılamak bir yana adeta ödüllendirdiğini biliyoruz. 2013 yılında ortaya çıkan yolsuzluk ve rüşvet skandalında ismi geçen bakan büyükelçi yapıldı, yurt dışında “rüşvetçi bakan” sıfatıyla ülkemizi temsil ediyor.
İktidar temsilcilerinin ve yandaşlarının halkın parasıyla yaptığı bu yağmaya son vermek için Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’nun da sık sık vurguladığı gibi iktidarımızın ilk haftasında Meclis’te Siyasi Ahlak Kanununu çıkaracağız. Bu kanunla siyasetçilerin etik davranış ilkeleri, görevleri ile bağdaşmayan işler ve mal bildiriminde bulunması, çeşitli çıkar çatışması durumlarında beyan yükümlülüğü, hediye alma yasağı ve etkili bir denetim ve yaptırım sistemi gibi hususları Avrupa Birliği Müktesebatı ve ilkeleri ile Avrupa Konseyi Yolsuzluğa Karşı Devletler Grubu (GRECO)’nun tavsiye kararlarına uygun bir biçimde düzenleyeceğiz. Siyaseti halkın parasını çalarak zenginleşme aracı olarak suiistimal etmek isteyenlere asla izin vermeyeceğiz!
Sonuç yerine
Yolsuzluklarla halkın parası çalınıyor, kamunun kaynakları yağmalanıyor.
Kara para Türkiye’yi batağa sürüklüyor, suçu ve suçluyu ülkemize getiriyor.
Ancak biz bu düzeni değiştirmekte kararlıyız.
Temiz yatırımlarla; İşsizliğe güvenceli istihdamla son verdiğimiz; üreterek zenginleştiğimiz ve zenginliği adil bir şekilde bölüştüğümüz; Sanayi 4.0’ın ve yeşil dönüşümle üretimde dünyanın öncülerinden olduğumuz ekonomik düzeni kuracağız.