
“GRECO, Değerlendirme Raporu’ndan bu yana hiçbir gelişme kaydedilmemiş olmasını üzüntüyle karşılamaktadır”
Bu ifade Avrupa Konseyi Yolsuzluğa Karşı Devletler Grubu (GRECO)’nun siyaset ve yargı konusunda Türkiye’ye yönelik tavsiyelerinin yer aldığı Dördüncü Aşama Değerlendirmesi Raporu’ndan.
GRECO, 1999’da Avrupa Konseyi tarafından devletlerin yolsuzlukla mücadele standartlarına uyumunu denetlemek amacıyla kuruldu. Devletlerin yolsuzlukla ilintili yasal çerçeve ve ilkelere uyumunu izlemek ve raporlamakla yükümlü. GRECO’nun kuruluşu yolsuzluğun; çoğulcu demokrasi, insan hakları ve hukuk devleti gibi evrensel değerleri tehdit eden bir olgu olduğu fikrine dayanıyor. GRECO’ya 49 Avrupa ülkesiyle ABD üyedir. Türkiye de bu oluşuma 1 Ocak 2004 tarihinde üye olmuştur.
GRECO NASIL ÇALIŞIR?
GRECO ülkeleri yolsuzlukla mücadele alanında belirli aşamalara göre değerlendirmektedir. Kural olarak her bir değerlendirme aşamasında öncelikle ülkelerin değerlendirme formlarına/anketlerine verdikleri yanıtlar ve ardından ilgili ülkeye yapılan ziyaret kapsamında toplanan bilgiler temel alınarak bir görüş oluşturulmakta ve bu görüş değerlendirmenin temeli olmaktadır.
İncelenen ülke için karşılanması gerekli görülen tavsiyelerin yer aldığı değerlendirme raporu GRECO Genel Kurulu’nda kabul edilir ve ülkelerden bu tavsiyeleri 18 ay içerisinde yerine getirmesi beklenir.
En geç 18 ay içerisinde incelenen ülkenin GRECO sekretaryasına bir durum raporu sunması beklenmektedir. GRECO sekretaryasının yardımı ile ülke raportörlerinin taslak bir uygunluk raporu hazırlamasının ardından genel kurulda bir uygunluk raporu kabul edilir.
Ardından GRECO Genel Kurulu’nda ikinci uygunluk raporu ile tavsiyelerin ne ölçüde yerine getirildiği belirlenir.
GRECO’NUN TÜRKİYE DEĞERLENDİRMELERİ
Türkiye’nin GRECO Birinci ve İkinci Değerlendirme Aşamaları 2000 – 2006 yıllarını kapsamaktadır. Bu kapsamda GRECO Türkiye’ye 21 öneri ve değerlendirmede bulunmuştur. Bu değerlendirmeler “yolsuzluk suçlarının önlenmesi, soruşturulması ve yargılanması hakkındaki önerileri” içermektedir.
Birinci ve İkinci Değerlendirme Aşamaları sonucunda Türkiye’nin yirmi bir tavsiyeden üçünü kısmen yerine getirdiği belirtilirken ikisini yerine getirmediği tespit edilmiştir.
Birinci ve İkinci Değerlendirme sürecinin Türkiye’nin AB’ye üyelik müzakerelerinin başlaması için gerekli adımları atmaya başladığı bir döneme denk geldiği hatırlandığında Türkiye’nin bu değerlendirme sürecindeki performansı görece başarılı olarak kabul edilebilir.
Üçüncü Değerlendirme Aşaması 2007 – 2012 yıllarını kapsarken bu aşama iki tema üzerinden yürütülmüştür. İlk tema “yolsuzluğun suç haline getirilmesini” kapsarken GRECO burada Türkiye’ye sekiz tavsiyede bulunmuştur.
Değerlendirme Raporunda Türkiye’nin ilk temadaki sekiz tavsiyeden ikisini kısmen yerine getirdiği belirtilirken altı tavsiyenin yerine getirildiği bildirilmiştir.
2. Tema ise “siyasi partilerin finansmanında şeffaflık” başlığını ele alırken bu temada da Türkiye’ye dokuz öneride bulunulmuştur.
Türkiye’nin bu aşamada yani 2. Temada başarılı bir performans sergilediğini söylemek güçtür. Çünkü GRECO’nun değerlendirme raporuna göre Türkiye bu temadaki dokuz öneriden sadece bir tanesini yerine getirmiş durumdadır. Geri kalan sekiz öneriden dördü kısmen yerine getirilirken dördü yerine getirilmemiştir.
Türkiye hakkında GRECO’nun 16 Ekim 2015 tarihindeki 69’uncu Genel Kurulu’nda Dördüncü Aşama Değerlendirme Raporu kabul edilmiş ve süreç devam etmektedir. Dördüncü Aşama Değerlendirmesi “milletvekilleri, hakim ve savcılar bakımından rüşvetin önlenmesini” içermektedir.
Haziran 2022’de açıklanan rapora göre Türkiye’ye ilişkin ele alınan 22 tavsiyeden sadece ikisinin tatmin edici şekilde yerine getirildiği belirtilirken, dokuzunun kısmen yerine getirildiği, birinin kısmen yerine getirilmediği belirtilmiştir. 10 tavsiye ise yerine getirilmemiştir.
Rapora göre GRECO’nun tavsiye ettiği ama Türkiye’nin yerine getirmediği tavsiyeler arasında bulunan kimi başlıklar şunlardır:
– Yasama sürecinin şeffaflığının sağlanması
– Çıkar çatışmasını önlemek için milletvekillerine yönelik etik davranış ilkelerinin kabul edilmesi
– Milletvekillerinin mal beyanlarının kamuoyuna açıklanması, milletvekilleri hakkında rüşvet suçlamasıyla yürütülen ceza soruşturmalarının engellenmemesi
– Hâkim ve savcı adaylarının seçim ve mesleğe alım süreçlerinde yargı erkinin müdahilliğinin ve sorumluluğunun arttırılması
– Adalet Bakanı’nın hâkim ve savcıların görev dokunulmazlıklarının kaldırılabilmesine ilişkin izin yetkisinin yargıya devredilmesi
– HSK’nın bağımsızlığının güçlendirilmesi
GRECO’nun 2021 yılı raporunda Türkiye 46 ülke içinde tavsiyeleri yerine getirme konusunda başarısız olan 13 ülke içinde yer almıştır.
Türkiye ile birlikte Ermenistan, Belçika, Almanya, Macaristan, Lüksemburg, Bosna – Hersek, Danimarka, Sırbistan, Moldova, Romanya, Polonya ve Ukrayna GRECO’nun yolsuzlukla mücadelede en başarısız ülkeleri arasındadır.
GRECO VE AB VİZE SERBESTİSİ İLİŞKİSİ
Türkiye’nin GRECO raporları ışığında yolsuzluk ve siyasi etik gibi alanlardaki karnesi/sicilinin zayıf olduğu görülmektedir.
Bu karnenin Türkiye’nin AB vize serbestisi süreci ile doğrudan ilintili olduğunu hatırlatmakta yarar var. AB’nin son yıllardaki Ülke Değerlendirme Raporlarında da belirtildiği gibi Türkiye vize serbestisi için gerekli kriterlerin bazılarını hala yerine getirmemiştir.
Aralık 2013 yılında Türkiye ile AB arasında imzalanan Geri Kabul Anlaşması ile eş zamanlı olarak Vize Serbestisi Diyaloğu süreci de başlamıştı.
Vize serbestisi için Türkiye’nin 72 kriterden 6’sını halen karşılamadığı bilinmektedir.
Karşılanmayan kriterlerden en önemlileri ise GRECO’nun yolsuzluk ve siyasi etik ile ilgili tavsiyeleridir. Diğerleri ise terörle mücadele mevzuatında düzenleme, kişisel verilerin korunması, Europol ile işbirliği, AB ülkeleri ile adli yardımlaşma ve suçluların iadesi başlıklarıdır.
Türkiye, son yıllarda hem AB hem de GRECO tarafından yolsuzlukla mücadele stratejisinin ve eylem planının olmayışı, yolsuzlukla kararlı bir şekilde mücadele etme iradesinin eksikliği gibi konularda eleştirilmektedir.
Bunun yanında yukarıda da bahsedildiği gibi Türkiye’den özellikle TBMM Üyeleri ile hakim ve savcılar konusunda etik prensiplerin ve davranış kurallarının oluşturulması, hukuk dışı faaliyetlerin önlenmesi, mal ve gelir beyanlarında bulunulması gibi siyasi etik alanına giren konularda düzenleme yapılması beklenmektedir.
TÜRKİYE’NİN YOLSUZLUK KARNESİ
AB ve GRECO’nun beklentilerinin yanında ülkemizde yolsuzluk algısı da her geçen yıl kötüye gitmektedir. Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün (Transparency International) 2021 Yolsuzluk Algı Endeksi’ne Türkiye 180 ülke arasında Arjantin, Sırbistan, Endonezya, Brezilya ve Lesotho Krallığı ile birlikte 96. Sırada yer almıştır.
2012 yılından itibaren Türkiye’nin yolsuzluk algısında 42 basamak geriye gittiğini belirtmek gerekir.
Yargı etkinliği, mülkiyet hakları, devlet harcamaları ve vergi yükü gibi kriterleri göz önünde bulundurarak çalışma yapan Ekonomik Özgürlük Endeksi’ne (Economic Freedom Index) göre ise Türkiye 177 ülke arasında 107. Sıradadır. Türkiye’nin önünde Burkina Faso, Gambiya, Ruanda, Kamboçya gibi ülkeler yer alırken Umman, Belize, Güney Afrika gibi ülkelerin Türkiye’den sonra geldiği görülmektedir.
YOLSUZLUK VE ÖRGÜTLÜ SUÇ İLİŞKİSİ
Bunun yanında yolsuzlukla mücadeledeki başarısızlık ya da isteksizlik örgütlü suçlar açısından da elverişli bir ortamı beraberinde getirmektedir. Yolsuzluğa karşı etkin bir mücadele yürütülmediği zaman örgütlü suçlar ile kara para aklama ve tehdit/şantaj gibi mafya yöntemlerinin konuşulduğu ve tartışıldığı bir durumla karşılaşıyoruz. Türkiye de özellikle son dönemlerde ortaya çıkan yolsuzluk iddiaları ile mafya ve çetelerin yükselişinin eşzamanlılığı bir tesadüf değil. Birbirini besleyen aralarında simbiyotik bir ilişki olan bir süreç. Çünkü örgütlü suçların kurumsal devlet işleyişinin zayıfladığı, ceza ve adalet sisteminin yolsuzluklar ve örgütlü suçlar karşısında etkisiz kaldığı bir süreçte yükseldiğini biliyoruz. Ülkemizde bu tartışmaların her geçen gün artan bir şekilde kamuoyuna yansıması ise tam da bahsi geçen durumla ilgilidir.
Devlet kurumlarında çürüme, ehliyet ve liyakatten uzak yöneticilerin kontrolündeki kirli ilişkilerin ortaya çıkardığı bu durum kamunun en büyük sorunlarının başında gelmektedir. Kamu düzeninin ve güvenliğinin sürekliliği bu kirli ilişkiler eliyle büyük bir tahribata uğramaktadır.
Örgütlü suçlar aracılığıyla yolsuzluğun bürokrasi, siyaset, yargı ve iş dünyası gibi aktörlerle ilişkiler ağı üzerinden gerçekleştiği göz önünde bulundurulduğunda yukarıda bahsedilen GRECO’nun Türkiye’ye yönelik tavsiyelerinin ne kadar hayati bir önem taşıdığı da bir kez daha görülmektedir.
SONUÇ
Demokrasi seviyesinin yükseldiği ülkelerde yolsuzluk algılarının azaldığı görülürken gelişme ve büyüme de hızlanmaktadır. Türkiye’de 2010 yılından bu yana demokrasi başta olmak üzere temel hak ve özgürlükler ile yargı bağımsızlığı ve hukukun üstünlüğü gibi evrensel ilkelerde yaşanan erozyon ekonomi ile beraber şeffaflık ve yolsuzluk gibi başlıklardaki kamuoyu algısını da olumsuz etkilemiştir.
Demokrasi, insan hakları ve hukuk devleti alanlarında gerileme yolsuzluk ve yoksulluğun artmasında doğrudan bir etkiye sahiptir. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile beraber kamuoyunda yolsuzluk yapanın korunduğu, bir diğer anlatımla, yolsuzluğun cezasız kaldığına dair algı yolsuzlukla mücadele algısının önüne geçmeyi başarmıştır.
Son dönemde ortaya saçılan yolsuzluk iddiaları karşısında yürütmeden beklenen adımların atılmayışı da kamuoyundaki yolsuzluk algısı ile beraber GRECO ve AB’nin Türkiye’ye tavsiye ve eleştirilerinin yerine getirilmesindeki isteksizliği gözler önüne sermektedir.
Son aylarda ülkemiz vatandaşlarının Avrupa ülkelerine gidiş için başvurdukları vizelere aldıkları ret yanıtının artması ya da yanıt sürecinin uzaması da tüm bu yaşananlardan bağımsız değildir. Burada AB üyesi ülkelerden bazı iyileştirme ve süreci hızlandırma girişimlerinde bulunmalarını beklemek hakkımız olmakla beraber Türkiye’nin de üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirme iradesini samimiyetle ortaya koyması gerekmektedir.
Türkiye’nin üyesi olduğu bir uluslararası oluşum olan GRECO’nun tavsiyelerini yerine getirmemesi AB ile yürütülen vize serbestisi diyaloğunu da doğrudan etkilemektedir.
GRECO tavsiyelerinin hem AB vize serbestisi başlığında hem de örgütlü suçlar ve yolsuzlukla etkin ve kararlı bir mücadeleyi ortaya koyabilmede bir rehber niteliği taşıdığı görülmektedir. Bunun yürütme erki tarafından kabul görmesi ve uygulanması durumunda hem Türkiye’deki hem de Türkiye’ye yönelik yolsuzluk algısının olumlu yönde değiştirilmesi mümkün olabilecektir.