CHP Avrupa Birlikleri Başkanları Tartıştı: Avrupa’da Seçim Sistemleri Nasıl İşliyor?

CHP’nin Almanya, Hollanda, Belçika, Fransa, İsviçre, İngiltere, İsveç ve Danimarka Birlik Başkanlarıyla hem yaşadıkları ülkelerdeki secim sistemini hem de o ülkelerde yaşayan Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının Türkiye seçimlerine katılma biçimlerini konuştuk…
Necdet Saraç: Sevgili arkadaşlar bildiğiniz gibi bir süredir ”İkinci Yüzyıl” dergisini çıkartıyoruz. İstanbul Milletvekilimiz Yunus Emre’nin ki aynı zamanda Parti Meclisi üyemiz, onun Genel Yayın Yönetmenliği’nde CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun geçtiğimiz parti kurultayında ilan ettiği “İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamesi”nin ruhuna uygun olarak her sayıda bir maddeyi işliyoruz. Şu ana kadar Anayasa Hukuku, Kürt Meselesi, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Kadın ile son sayıda da Uluslararası İlişkileri işledik. Bu sayıda da seçim sistemlerini işleyeceğiz. Bu çerçevede de yurtdışındaki seçim sistemleri nasıl, nasıl bir seçim sistemleri var, bunları ülkeler bazlı konuşacağız, böylece farklı secim sistemlerinin Türkiye açısından da önemli bir projeksiyon oluşturacağını düşünüyoruz.
26 Eylül’de Almanya’da genel seçimler var. Anketlerde uzun süredir ilk kez sosyal demokratların öne geçtiği, en az 6 partinin yani SPD, CDU/CSU, Yeşiller, FDP, AfD ve Sol Parti’nin meclise gireceği kesin gibi gözüken Almanya ile başlayalım…
ALMANYA’DA MİLLETVEKİLİ ADAYLARI ÖN SEÇİMLE BELİRLENİR
Kenan Kolat (CHP Berlin Birliği Başkanı): Federal Almanya’da Federal Parlamento (Bundestag) seçimleri 4, 16 eyalet parlamentosu (Landtage) seçimleri ise 4 ya da 5 yılda bir yapılmaktadır. Kimi zaman federal parlamento ve eyalet parlamentosu seçim tarihleri çakışabilir, örneğin 26 Eylül’de yapılacak seçimlerde hem Federal düzeyde genel seçim, hem de Berlin’de Eyalet seçimleri yapılacak.
Seçimlerde aday olacaklar mutlaka ön seçim ile partilerin en alt birimlerinden itibaren belirlenir, kontenjan adaylığı yoktur, parti yönetiminin doğrudan etkisi olmaz. Bu nedenle partinin en alt birimi olan mahalle örgütleri en önemli yapılanmadır. Kimi zaman Türkiye kamuoyunda öne çıkan ”parti Türk kökenli aday gösterdi ya da göstermedi“ gibi yaklaşımlar doğru değildir, zira partinin tabanında bir çalışma yapmadan bir yere aday olmak pratikte olanaklı değildir.
Federal Parlamento 299’u seçim çevrelerinden, 299’u partilerin listelerinden olmak üzere en az 598 milletvekili seçilir. En az denmesinin bir anlamı olduğunu birazdan açıklayacağım.
Seçim çevresinden doğrudan seçilmeyi bir an yok sayacak olursak, Türkiye’de olduğu gibi partilerin aldıkları oy sayılarına/oranlarına d’Hondt yöntemi ile çıkaracakları milletvekili sayısı belirlenir. Almanya sisteminin farkı bu partilerin aldıkları oy oranına göre çıkaracakları milletvekili sayısının (ki buna 2. Oy diyoruz) içinde 299 seçim çevresinde her partinin gösterdiği adaylardan en çok oyu alan kişinin doğrudan Federal Meclise girmesidir ki buna 1. Oy diyoruz. Bu seçim çevreleri 150 bin – 200 bin seçmenden oluşur ve milletvekillerinin doğrudan halk tarafından seçimiyle ve onlarla iletişimi de doğrudan olur. Partiler 1. Oy için seçim çevre milletvekili adaylarını bölgesel ve 2. Oy seçim listesi sıralamasını eyalet ya da federal düzeyde ön seçimle belirler. Seçim çevresine aday milletvekili adayları genelde listelerde de yer bulur ki, doğrudan seçilemese bile listeden girebilsin.
Partilerin Federal Meclise gönderecekleri milletvekili sayısını belirleyen oy 2. Oy’dur.
Örnek verecek olursak; bir parti Almanya genelinde % 30 oy almışsa, bu durumda 598 x %30 = 179 milletvekili çıkaracaktır. 299 seçim çevresinde aynı partinin adayları örneğin 150 seçim çevresinin kazanmışsa, o zaman bu 1. Oy ile 150 milletvekili doğrudan Meclise girer, listeden de geri kalan 179 – 150 = 29 milletvekili Mecliste yerini alır.
Ancak kimi zaman partilerin seçim çevresi adayları partilerinin aldıkları oy oranına göre çıkaracağı milletvekili sayısından daha fazla milletvekilliği kazanabilirler. Buna da bir somut örnek verelim: Yukarıdaki örnekten yola çıkalım ve parti Almanya genelinde % 30 oy almış olsun. Bu durumda çıkaracağı milletvekili sayısı yukarıdaki gibi 179 olacaktır. Ancak bu partinin seçim çevresi adayları kendi bölgelerinde aldıkları 1. Oy ile örneğin 196 seçim çevresini kazanmış olsunlar. Bu durumda bu 196 milletvekili doğrudan seçildiği için Federal Meclise gireceklerdir. Ancak partilerinin 2. Oy sonucunda hak ettiği milletvekili sayısı 179 olduğu için, hak ettiklerinden 17 fazla milletvekili çıkarmış olmaktadır. Fazla çıkan ve doğrudan seçilmiş milletvekilleri azaltılamayacağı için, fazladan aldıkları 17 milletvekili için (buna Almancada Überhangmandat “Fazladan alınmış” diyoruz) diğer partilere 17 milletvekili kendi listelerinden dağıtılarak (buna da Ausgleichmandat “Dengeleme” denir) denge sağlanır ve bu şekilde yeniden tüm partilerin aldıkları oy oranına göre milletvekili çıkarmış olması sağlanır. İşte bu nedenle yukarda belirttiğimiz üzere Federal Parlamentodaki milletvekili sayısı en az 598 diyoruz. Böyle olursa, bu durumda milletvekili sayısı 34 artar ve 598 milletvekili sayısı 632 olur!
Türkiye’deki seçimlerle ilgili olarak ise benim önerim CHP Bilim Yönetim ve Kültür Platformu / Dış İlişkiler ve Yurtdışı Örgütlenmeler Genel Başkan Yardımcılığı tarafından Mayıs 2013’de hazırlanan raporun hayata geçirilmesidir.
(Bu rapor bu söyleşinin ekinde yayınlanmıştır)
Necdet Saraç: Evet bu raporu, hem okuyucuya, hem de CHP birlikleri başta olmak üzere, bütün siyasi partilere hatırlatmakta yarar var. Kenan Bey’e teşekkür edip şimdi de İngiltere’ye geçelim, buyurun Kazım Bey…
INGILTERE’DE DAR BÖLGE SECIM SISTEMI VAR
Kazım Gül (CHP İngiltere Birliği Başkanı) : İngiltere Avam Kamarası ve Lordlar Kamarası’ndan oluşuyor. Avam Kamarası üyeleri normalde 5 yılda bir yapılan bir seçimle belirleniyor. Seçim sistemi dar bölge ve çoğunluk esasına dayanıyor. 650 seçim bölgesinden oluşan ve en fazla oy alan aday parlamentoya giriyor milletvekili olarak. Sandalyeler yarıdan bir fazlası yani 326 sandalyeyi alan, 326’ya sahip olan bir parti tek başına iktidara gelebiliyor. Eğer hiçbir parti bu sayıya ulaşamazsa en çok oy alan partinin azınlık hükümeti ve ya koalisyon gündeme geliyor. İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana İngiltere’de sadece 2010-2013 döneminde sadece bir koalisyon hükümeti yönetti ülkeyi. Dar bölgede ve çoğunluklu esasa dayalı sistem nedeniyle partilerin ulusal çaptaki oy oranları ile parlamentodaki sandalye dağılımı arasında bir doğrusal olarak bulunuyor. Seçime genellikle iki parti ağırlıklı giriyor. Bunlardan bir tanesi şu anda iktidarda olan Muhafazakâr Parti, diğeri de muhalefetteki Labour Party, yani bizim İşçi Partisi dediğimiz parti. Ama İskoçya’da SNLP, LDP gibi partiler de var. Meclise genellikle 5 parti girebiliyor.
İngiltere’de seçimler hafta arası Perşembe günleri oluyor. Sabah saat 8’den akşam saat 18:00’e kadar okullara ve kiliselere seçim sandıkları konuyor. Seçim pusuları da yaklaşık 1 ay önceden evlere gönderiliyor. Seçim pusulası ile gidiyorsunuz ve kurşun kalem ile işaretleyerek, hangi partiye oy verecekseniz işaretleyip oyunuzu kullanıyorsunuz. Yurt dışında yaşayan İngilizler ise 2 ay önceden posta yoluyla oyunu kullanabiliyor, mesela ben de birkaç defa öyle yaptım. Türkiye’deydim, ben de oyumu posta ile gönderdim…
İngiltere’de seçim kampanyaları da bizim gibi aylar öncesinden bayraklar, tezahüratlar, mitinglerle filan olmuyor. Tabii televizyon programları, tartışmaları oluyor…
Necdet Saraç: Kazım Başkan Türkiye’de dar ve daraltılmış bölge tartışması var. Örneğin sizin örneğinizde dar bölge dediğiniz, İngiltere 650 seçim bölgesine mi ayrılmış? Seçim barajı var mı?
Kazım Gül: 650 bölgeye ayrılmış ama tabii bu seçim bölgeleri en az 60 bin seçmen olacak şekilde ayrılmış. 650 seçim bölgesinde en fazla oyu alan yani çoğunluğu alan parlamentoya gidiyor. 50 kişi ise 26yı alan direkt meclise gidebiliyor. Dar bölgelere ayrılmış dediğiniz gibi. İngiltere genelinde 650 bölge var ayrılmış olarak.
İngiltere’de bir seçim barajı söz konusu değil. Herkes katılabiliyor. Saydığım 5 parti seçime katılabiliyor. Baraj yok. En çok oyu alan milletvekili barajı geçse de geçmese de parlamentoya gidebiliyor.
YURTDIŞI MECLİSTE TEMSİL EDİLMELİ
Ben aslında Yunus beyin de dediği gibi ben aslında yurt dışından da TBMM’de bir temsilin olması taraftarıyım. 2018 verilerine göre 3 milyonu aşkın seçmenin olduğu Yurtdışı şu anda parlamentoda temsil edilmiyor. Bizim İngiltere en son Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde 95 bin seçmenimiz vardı şimdi 110 bini buldu… Türkiye’deki bir milletvekili yurt dışında yaşayan insanların problemlerini bilmiyor. Yani şunu söyleyeyim yurtdışındaki insanların sorunlarını bilen yok parlamentoda. Gündeme de getirilmiyor. Ne zaman bir yardım istenildiğinde, ya da seçim olduğunda yurtdışında yaşayan insanlar daha çok gündeme geliyor. Bu da bizi üzüyor tabii ki ister istemez. Çünkü yurtdışında yaşayan insanlar daha çok Türkiye’ye döviz getirsin, Euro getirsin, Pound getirsin mantığıyla bakıldığı için yurtdışındaki insanlara bir söz hakkı verildiğine inanmıyorum. O yüzden yurtdışında yaşayan insanların yurtdışında yaşayan insanlar tarafından parlamentoda temsil edilmesi gerektiğini düşünenlerdenim. TBMM’de yurtdışında yaşayan nüfusun ciddi bir şekilde temsil edilmesi gerekiyor. Bundan dolayı bir kez daha teşekkür ediyorum size. Biz bununla ilgili elimizden gelen desteği ve yardımı vermeye hazırız, çünkü yurtdışında yaşayan insanların da artık Türkiye’de söz hakkı olduğunu düşünüyorum ben Necdet Bey…
Necdet Saraç: Kazım Başkan teşekkür ediyorum, şimdi İsveç’e geçelim ve sözü Birlik Başkanı Hakan Güner Bey’e bırakalım.
İSVEÇ’TE NİSPİ TEMSİL UYGULANIYOR
Hakan Güner (CHP İsveç Birliği Başkanı): İsveç’te seçim sisteminde 3 temel prensip var. Bir, yaygın ve eşit oy hakkı, iki, özgür seçim ortamı, üç, gizli ve doğrudan oylama. Milletvekili seçimleri, bölge yönetimleri seçimleri ve belediye seçimleri diye 3 ayrı seçim var. Milletvekili seçimleri ya da bu 3 değişik seçimi İsveç, dört yılda bir arada yapıyor. Bunların hepsi aynı gün içerisinde yapılıyor ve 3 ayrı oy pusulası kullanılıyor. 3 seçimde ayrı işaretlenerek aynı zarfın içinde kullanılıyor. urtdışındakiler de aynı seçim günü kullanamıyorlar. Onlar önceden oy kullanma hakları var, mektupla da oy kullanabiliyorlar. Ya da bulundukları ülkedeki elçiliklerde, zamanından önce, diyelim ki 1-2 hafta önceden oy kullanabiliyorlar.
İsveç’te seçimlerde nispi temsil yöntemi geçerli. Oy dağılımındaki oranlar ne ise milletvekili dağılımında da orana en yakın milletvekili sayısını çıkarmak üzerine kurulu bir sistem var. Bu tek sayı metodu diye de adlandırılan bir metot. Buna göre yapılıyor. Bosna Hersek, Irak, Kosova, Litvanya, Yen, Zelanda, Nepal ve Norveç’te de uygulanıyor, yani dünyadaki az sayıda ülkede uygulanıyor. Burada tabii asıl amaç, mümkün olduğu kadar ülke içindeki oy dağlımınım mecliste yer bulabilmesi. Buna tek engel var baraj. İsveç’te milletvekilleri seçimlerinde yüzde 4, belediye seçimlerinde de yüzde 3 baraj uygulanıyor.
Necdet Saraç: Yani bu ülke çapında yüzde 4’ü aşamayan parti parlamentoya giremiyor anlamına mı geliyor?
Hakan Güner: Evet ama buna bir istisna var. Bir seçim bölgesinde bir parti oyların en az yüzde 12’sini alırsa o zaman genel baraja bakmadan o parti parlamentoya girmeye hak kazanıyor, barajı geçmiş sayılıyor. Ya da bir milletvekili adayı, bazen tek başına da bağımsız olarak girenler de oluyor.
İsveç parlamentosundaki toplam milletvekili sayısı 349. 310’un kesin olarak giriyor. Geri kalan 39 milletvekili eşitleme, orantılama sistemine göre giriyor. İsveç’te 290 tane belediye, 29 tane seçim bölgesi, 21 tane de coğrafik bölge var. Bunlara dayalı olarak yapılıyor seçimler. Şu anda parlamentoda 8 parti var ve İsveç bir azınlık hükümeti var, sağdan soldan 3 parti mecburen bir arada durmak zorunda kaldılar. Hükümet bir konsensüsle yürütülüyor. Biraz bıçak sırtı giden bir yönetim ama bu yöntem de tabii demokrasiye katkı sağlayan bir yöntem diye düşünüyorum. Azınlık hükümetleri ne kadar zor çalışsa da bence sonuçları itibariyle toplumda birleştirici bir rol oynuyor.
YURTDIŞINDAKİ SEÇMEN DE SEÇİLEBİLMELİ!
Türkiye seçimlerinde oy kullanmaya gelince, Türkiye için bizim temsilimiz açısından önemli. Madem artık oy veriyoruz seçiyoruz o zaman seçilmek de doğal bir hakkımız olarak kabul edilmeli diye ben düşünüyorum. Ancak bu konuda eleştirilere de bazen tanık oluyoruz, özellikle sosyal mecralarda. Türkiye’de yaşayan yurttaşlarımız yurtdışında yaşayan insanların da seçimlerde oy kullanmasına, kampanyalara katılmasına bile biraz eleştirel bakıyorlar, gereksiz buluyorlar, nereden çıktı bunlar gibi bir hava oluşuyor. Bu konuda kamuoyunu bilgilendirmemiz gerekiyor, demokrasi anlayışıyla yurtdışında yaşayan insanların neden oy kullandığını, neden seçilme hakkının da olması gerektiğini sosyal medyada olsun, televizyondan olsun anlatmalı ve soru işaretlerini gidermek gerekiyor…
Necdet Saraç: Peki Hakan Başkan teşekkür ediyorum ve Danimarka’ya geçip, sözü Yiğit Başkan’a bırakıyorum…
DANİMARKA 120 YILDIR KOALİSYONLA YÖNETİLİYOR!
Yiğit Taş (CHP Danimarka Birliği Başkanı): İsveç ile Danimarka’da seçim sistemleri aynı. Bizde 179 parlamenter var. 175 tanesi Güney Danimarka dediğimiz ana kara bölgesinden geliyor, geriye kalan 4 milletvekilinin 2’si Faroe Adaları’ndan, 2’si de Grönland’dan geliyor. Bu bölgelere aslında Danimarka Krallığı’nın içerisindeki 2 özerk devlet diyebiliriz. Bunların bağımsızlık partileri var. Onlar zaman zaman kendi bağımsızlık politikalarını güdüyorlar. Bir debate dediğimiz, tartışma dediğimiz şey ortaya çıkıyor. Birinci notum bu olsun. İkinci not bu 175 milletvekili az önce Hakan Abi’nin de söylediği gibi bir matematiksel model ile belirleniyor. Buradaki önem verdikleri şey şu; Bir bölgede yaşayan insan sayısı bir önceki seçimde oy kullanan sayısı ve population density, nüfusun yoğunluğu, yani km kareye düşen nüfus yoğunluğu ile bir matematiksel modelle bir sayı belirleniyor. Oradaki sandalye sayısı belirleniyor. Sandalye sayısı belirlenmesi bizim sistemin en belirgin özelliği. Önce sandalye sayısı belirleniyor. Arkasından adaylar oraya yerleştiriliyor. Bunun temeli de nispi temsil. Nispi temsildeki amaç bütün görüşlerin mümkün olduğu kadar mecliste yansıtılması. Örneğin Sosyal Demokrat parti yüzde 25 oy aldıysa meclisteki sandalye sayısı da yüzde 25’e tekabül etmek zorunda. Bunu sağlayabilmek için bir yöntem uyguluyor; Bir, sandalye sayısı doğru belirlenecek. İkincisi de 175 milletvekiline ikiye ayırıyorlar. Bir tanesi seçmen bölgesine göre 135 milletvekili, geriye kalan 40’ı da telafi milletvekili. Danimarka 3 seçim bölgesin kapsamında 10 tane çoklu seçim bölgesine ayrılıyor. Bütün bu sandalye atamaları ve sayı belirlemeleri bu 10 seçim bölgesi üzerinden yapılıyor. 135 taneyi D’hondt sistemine göre seçiyorlar, bildiğimiz D’hondt sistemi, bizde uygulanan aynısı. 40 tanesi ise matematiksel orantıyla. Mesela, sosyal demokrat parti 900 bin oy almış, ülkede oy kullanacak seçmen sayısı da 3,5 milyon. Bu sayılar milletvekili sayısına göre bölünüp hesaplanıyor, böylece hiçbir oy boşa gitmiyor. Bu ince hesabın üzerine mutlaka ve mutlaka örneğin yüzde 25 oy almışsan, milletvekili temsilinde de yüzde 25’i yakalıyorsun. Dolayısıyla en önem verdikleri şey hiçbir görüş dışarıda kalmayacak.
Peki baraj var mı? “Hiçbir görüş dışarıda kalmayacak” desek de bizde de Hakan Abinin dediği gibi 3 tip baraj var, en etkili baraj yüzde 2 barajı. Yüzde 2 barajına rağmen, bir parti ya da aday 3 büyük seçim bölgesinden 2 ‘sinde barajı aşarsa genel barajı da aşmış sayılıyor. Şu anda parlamentoda 14 parti var. Partilerin kurulumu ve seçime girmesi için 20 bin imza gerektiriyor…
HÜMETLER VE KRALİÇE’NİN YETKİSİ
Danimarka’da ve İsveç’te de seçim öncesi koalisyon, ittifak oluşturulabilir. Bu yüzden Danimarka’da “protokol ve dayanışma” kavramları ve tabi koalisyon kavramı çok kullanılır. Seçim öncesi protokol imzalarsın. Kırmızı blok sol partiler, mavi blok sağ partiler gibi. En popüler figür ise Başbakan adayıdır. Kazananlar seçimden sonra otururlar ve bunu bir hükümet programına dönüştürürler. Şu anda Danimarka’da en son seçimlerde sol hükümet, sol koalisyon var ama bir azınlık hükümeti. Danimarka 1901’den beri koalisyonla yönetiliyor, 1901’den beri. 120 yıldır ya azınlık hükümeti, ya da koalisyon ve konsensüs ile yönetilmektedir. Bizim eski parlamenter sistemdeki cumhurbaşkanı rolümüz vardı ya hani o rol burada da var. O rolü 1849 yılında Anayasanın yazılmasıyla Kraliçe ülkenin ismini Anayasal Monarşi olarak çiziyor. Krallıktan Anayasal Monarşiye geçiyor. Monarşi devletin başındaki insan oluyor, yani Kraliçe! Kraliçe oy kullanmaz, politikaya girmez. Aynısı İngiltere’de de vardır. Kraliçe oy kullanmaz. Ailesi oy kullanmaz. Niye? Çünkü tarafsız olmak zorundadır? Görevi nedir? Hükümet oluştuğunda hükümet kendisine sunulur ve onay verir. “Kraliçe Round”u dediğimiz bir şey vardır. Seçimlerden sonra Kraliçe ziyaretleri başlar. Her parti Kraliçeye gider ama bir tanesi elinde hükümet listesi ile gider. Kraliçe onaylamak zorundadır. Kraliçe meclisten gelenleri de onaylar. Kraliçe bir onay makamıdır yani ve onaylamama gibi bir şey olmaz. Kraliçeyi hiçbir siyasi ortamda görmezsin…
TBMM’DE 3 MİLYONUN VEKİLİ YOK
Yiğit Taş: Türkiye seçimlerinde seçme ve seçme hakkına gelince, bizler Türk vatandaşı olarak her yerde oy kullanma hakkına sahibiz. Oy kullanma hakkı evrensel bir haktır. Nerede olursan ol vatandaşlık hakkıdır. Çünkü biz hizmet alıyoruz, vergi ödüyoruz. Yurtdışındaki herhangi bir vatandaşın oy kullanma süreci ise motivasyonunu arttırıyor ve ülkesine bağlılığını devam ettiriyor. Bir ABD vatandaşı yurtdışında kaldığı sürece oy kullandıkça sürekli motive oluyor, ülkesi ile bağlılığı devam ediyor ve sürekli ülkesine katkı sağlamaya çalışıyor. Fransa’da bildiğim kadarıyla yurtdışında yaşayanlar için milletvekilliği var. Bu sistem yeni gelmiş bir sistem değil. Bazı ülkelerde yurtdışında yaşayanların temsili için milletvekilliği mevcuttur. Bu çok yaygın bir şeydir. Bunun da demokratik bir hak olduğu aşikardır. Yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızın sağlık hizmetlerinden tutun Türkiye’deki oturum izinlerine, bütün vatandaşlık haklarına dair birçok sorunu vardır. Bize ait bir vekillik olmazsa bu sorunlar çözülmez. Şu anda Türkiye’de yaklaşık 3 milyon seçmenin vekili yoktur. Konu bu kadar da net.
Necdet Saraç: Çok teşekkür ediyorum sevgili başkan. Şimdi Bülent Başkan’a geçelim ve Hollanda’yı konuşalım…
HOLLANDA’DA SİSTEM UZLAŞI ÜZERİNE KURULU
Bülent Çoban (CHP Hollanda Birliği Başkanı): Hollanda’da sistem ve tabi seçimler öncelikle uzlaşı üzerine kurulu bir sistem. Yani uzlaşı olmadan hiçbir şey olmuyor. 1918’den bu yana tek parti iktidar olmamış. 1918’den bu yana koalisyonlarla yönetilen bir ülke. Koalisyon deyince bu da kaos anlamına gelmiyor, Hollanda’da kaos yaşanmıyor. Her şey hukuk ya da başka sağlık ya da iş adamları herhangi bir aksama olmadan düzgün bir şekilde ilerliyor. 1918’den beri Hollanda’nın ekonomisi ya da siyaseti geride kalmamış…
Hollanda’da 4 yılda bir seçim yapılmakta. Hollanda’da 13 milyon seçmen var, 13 milyon 150’ye bölünüyor ve 150 milletvekili seçiyor. Seçimde baraj olayı yok Hollanda’da. 150 milletvekili dışında Türkiye’de Senato diyebileceğimiz Hollanda’da da “Birinci Kamara” dediğimiz yerde de 75 senatör var ancak 75 Senatörü halk seçmiyor, bu senatörleri belediye meclislerinin üyeleri seçiyor. Ülke dışında yaşayanlar mektupla oy kullanabiliyorlar. Hatta korona salgınından dolayı belirli yaşın üzerindeki insanlar da mektupla oy kullandılar, pandemi nedeniyle 1 günde yapılan seçimi 3 güne uzattılar.
Hollandalı seçmenin yüzde 97’si parlamento da temsil ediliyor. Temsiliyet sorunu yok. Örneğin son seçimde37 parti meclise girmek için yarıştı, 13’ü meclise girdi, bu partilerin seçilen milletvekillerinden 5’i de Türk kökenli. Eğer baraj olsaydı en az 7’si meclise giremezdi. Milletvekillerinden biri eğer bakan atanırsa o zaman milletvekilliği düşüyor. Onun yerine hemen yedekteki olan bir milletvekili kendisinden az oy alan kendi partisindeki kişi milletvekilliği hakkını kazanıyor. Milletvekili olmayanlar da bakan olarak atanabiliyor.
HAKLARIMIZ İÇİN SEÇME SEÇİLME ÖNEMLİ!
Türkiye seçimleri için de şöyle düşünüyorum Necdet Bey: Ben geçtiğimiz yıla kadar Hollanda’da yaşayıp da oy kullanarak Türkiye’nin kaderini belirlemenin doğru olmadığını düşünenlerdendim. Fakat bizim Türkiye’ye her şekilde çok büyük maddi yardım ya da konsolosluk aracılığıyla birçok ödeneklerimiz oluyor. Türkiye’ye gidiyoruz Avrupa’nın ya da dünyanın birçok yerinden gelen turistlerinden daha çok para harcıyoruz. Diğer yandan Yiğit’in de belirttiği gibi vatandaşlık bağının da kopmaması önemli. Durum böyle olunca anayasaya göre de vatandaşı olduğun bir ülkede oy kullanıyorsan mutlaka ve mutlaka seçilme hakkının olması gerekiyor diye düşünüyorum. Ayrıca yurtdışındaki insanların haklarının aranması da önemli. Bu sene coronadan dolayı Marako’da (Fas) çok güzel bir sistem geliştirmişler. Tam izin zamanında biletleri 100 Euro’ya düşürmüşler. Bilet satan acentaların önünde inanılmaz büyük kuyruklar oluyor. Bizde tam tersi bir durum var, turistlere birçok indirim yapılıyor, otel indirimi, uçak indirimi ama kendi ülke vatandaşına bunu yapmıyorsun, tam tersine izin sezonunda uçak bilet fiyatları 500, 600, 700 Euro oluyor ve böylece fiili olarak on binlerce Türkiye vatandaşının ülkesine gitmesini engelliyor ya da çok büyük riskler alıp kendi arabası ile gitmek zorunda kalıyor. Bunun gibi birçok haklarının aranması için yurtdışı milletvekilinin olması gerektiği taraftarıyım.
Necdet Saraç: Peki Bülent Başkan’a teşekkür edip, Hollanda’nın komşu ülkesi Belçika’ya geçelim. Bu kadar “erkek başkan” arasında bir kadın başkana dönelim. Derya Başkan buyurun söz sizin…
BELÇİKA’DA MİLLETVEKİLLERİNİN YÜZDE 41’İ KADIN
Derya Bulduk (CHP Belçika Birliği Başkanı) : Belçika biliyorsunuz çok kompleks bir ülke ve federal bir yapısı var. Belçika’daki sistemin temel unsurları anayasada belirleniyor. Seçimler genel oy ile yapılıyor ve nispi temsil ilkesi uygulanıyor. Her seçmenin bir oyu vardır ve oylar da gizlidir. Oy kullanmak zorunludur, mecburidir. Eğer oy kullanmıyorsanız bunun cezası vardır. Hem Belçika’daki Belçika vatandaşları için hem de yurtdışında konsolosluk bölgesinde yaşayan vatandaşlar için. Yani bir Belçikalı Türkiye’de yaşıyorsa ve Türkiye’de bir konsolosluğa kayıtlı ise genel seçimler için oy kullanmalı. Belçika’da 6 farklı seçim var ve Belçika vatandaşı genel seçimler için mecburen oy kullanmak zorunda. Özellikle yurtdışında yaşayan Belçikalıların listesi de ayrımsız bütün siyasi partilere gönderilmek zorunda…
Belçika’da 12 siyasi parti var mecliste, yüzde 5’lik bir baraj var, baraj sıkıntısı yaşayan partiler ise seçimlere ittifak yaparak girebiliyor. Toplam olarak 150 milletvekili var Belçika’da. Bunun yüzde 41’i kadın. Belçika’da Fransızca, Flamanca ve Almanca konuşan bölgeler olduğu için belirli bir oranda mecburen dile önem alan düzenlemeler yapıldı. Bu parçalı yapının da etkiisyle Belçika’da 1980’lerden bu yana çok yapılı koalisyon hükümetleri var.
Belçika’da parlamentoda tam olarak 7 Türk kökenli milletvekilimiz var. Fakat belediyelerde, bölgelerde bölge milletvekilleri ve belediye meclis üyelerini de sayarsak 100’ün üzerinde ve belki bu daha da fazla Türk kökenli seçilmişimiz var. Türk kökenli bakanımız da, Türk kökenli belediye başkanımız da var. Bunlar bizim gururumuz. Yıllardır Belçika’daki Türkler buralarda oy kullanıyorlar.
GENÇLER TÜRKİYE SEÇİMİNDE OY KULLANMIYOR
Türkiye’deki seçimlere gelince, bazı insanlar yurtdışında artık. Örneğin ben bir Belçikalıyım, burada doğdum, burada büyüdüm. Türkiye’deki genel seçimler için oy kullanmayı tabii ki isterim ama çok da zorunlu görmüyorum açıkçası. Ama benim dedem Belçika’ya ilk gelenlerden, 63 senesinde gelmiş. Ve benim dedem Türkiye’deki seçimlere kadar Belçika vatandaşı olmadığı için o dönemlerde hiçbir zaman hiçbir ülkede oy kullanamadı. Bu çok zor bir ve haksız bir durum tabii ki. Bir insan 50-60 yaşından sonra bir ülkede oy kullanabilmesi ise gerçekten gurur verici. Bu taraftan bakınca aslında oy kullanılmalı diyorum ama diğer taraftan bıçak sırtı bir durum var benim için. Örneğin Türkiyeli gençler artık Türkiye seçimlerinde çok fazla kullanmak istemiyorlar, çünkü “biz orada yaşamıyoruz ki zaten” diyorlar…
Necdet Saraç: Teşekkür ediyorum Derya Başkan, şimdi Fransa’ya uzanalım ve Uğur Başkana geçelim. Uğur Başkan söz sizin…
CUMHURBAŞKANI ADAYI 500 SEÇİLMİŞTEN İMZA ALMALI
Uğur Güven (CHP Paris Birliği Başkanı): Fransa biliyorsunuz Cumhuriyet anlamıyla da çok önemli bir yere sahip, seçim sistemlerinin oluşmasında da eski ve tarihsel bir kökeni var. Fransa’da seçim sistemleri çok değişmiş ama 1986 yılından bu yana aynı seçim sistemi uygulanıyor. Bu seçim sistemi 2 turlu ve yarı-başkanlık sistemi olarak adlandırılıyor. En önemli konulardan bir tanesi cumhurbaşkanı adayı olabilmek için kişi 500 tane seçilmişten, bu belediye başkanı, encümen yani seçilmiş olmak şartıyla 500 kişinin imzasını almak durumunda. Ki bundan 2-3 seçim öncesi sağcı LePen 500 seçilmişin imzasını alamadığı için cumhurbaşkanı adayı olamadı. Bu önemli bir kriter Fransa için.
50 artı 1’i alan burada iktidarı alıyor, seçilen cumhurbaşkanı yarı başkanlık sistemi içinde 5 yıllık bir süre için görev yapıyor. Ve bu seçimlerden sonra hemen hemen 2 ay sonra parlamento seçimleri gündeme geliyor. Parlamento seçimleri dışında Senato ve Belediye seçimleri var.
Ulusal Meclisin 577 milletvekili var, 577 tane de seçim bölgesi var. Her bölgeden her milletvekilinin bir tane seçim bölgesi olarak adlandırılıyor. Daraltılmış bölge sistemi uygulanıyor. Bu daraltılmış bölge sistemi dışında Fransa’nın yurtdışında yaşayan Fransız vatandaşlarını temsilen 11 milletvekili var. Ayrıca, Fransa’ya bağlı, “denizaşırı” denilen ülkelerde, vilayetlerde, kendilerinin Guyana gibi “sömürge ülkeleri” de genel seçimler için oy kullanıyorlar. Buralardan 27 milletvekili Fransa Parlamentosu için seçiliyor. Milletvekili seçiminde de 50 artı 1’i alan milletvekili oluyor 1. Turda. 1. Turda alamadığınız zaman 2. Tura kalıyorsunuz. 2. Turda ittifaklar gündeme gelebiliyor. Şu anda da 7 partili ittifak var, bunların yüzlerce bileşeni de var. Halk duyarlı olduğu için, Le-Pen aşırı sağcı, faşist parti burada önemli ölçüde oy alabilmesine rağmen burada iktidara gelemiyor. Fransa’da ititfak barajdan dolayı da önemli, çünkü seçimlerde yüzde 5 baraj var. Parlamentoda şu anda 7 parti var ama toplamda 90 küsur parti var. Bir bakıyorsun 5 tane ittifak bir partiyi oluşturabiliyor. Yeşiller, komünistler, sosyalistler sağa karşı birleşebiliyor. Sağ ile sol birleşebiliyor Le-Pen’e, aşırı sağa karşı birleşebiliyorlar.
Bir diğer önemli noktada seçime katılım oranı. Eğer seçime katılım oranı yüzde 25’den düşük olursa, siz milletvekili adayı olarak yüzde 50 +1’de alsanız seçilemiyorsunuz, milletvekili olamıyorsunuz. Ki Fransa’da seçimlere katılım oranları düşük, yüzde 44’lerde.
SOLA YAKIN OLANLAR TBMM İÇİN OY KULLANMIYOR
Türkiye’deki seçiler meselesine gelince çok kapsamlı bir çalışmamız var. Bizim buradaki en büyük problemimiz oy kullanmayan Türkiyeli seçmenler. Mesela Paris’te 140 bin seçmenimiz var ama bunun 81 bini oy kullanmamış. Paris’te AKP birinci, HDP ikinci, CHP üçüncü parti durumunda. Aslında Fransa’ya gelen insanlar veyahut da göçmenler arasında aslında sosyal demokratların, solun oyunun çok daha fazla olması gerektiğini düşünüyoruz. Ancak gördük ki seçmenlerimizin büyük bir bölümü hele de yani bizlere yakın bir bölümü, sola yakın bir bölümü kesinlikle oy kullanmıyorlar. Bu konuda korkunç bir duyarsızlık var. Sorduğumuz zaman 50 tane bahane getiriyorlar…
Oysa oy kullanmalı. Fransa’da Türkiye seçimleri için, TBMM için seçme hakkımız varsa seçilebilme hakkımız da olmalı. Bu konuda çok konuştuk Necdet Bey sizin döneminizden bu yana. Bir sürü şeyler anlatıldı, bir sürü toplantılar yapıldı. Hiçbiri gerçekleştirilmedi. Sadece iyi niyet gösterileri ile kaldı…
Necdet Saraç: Peki Uğur Başkan teşekkürler. Şimdi son olarak Avrupa Birliği üyesi olmayan İsviçre’ye bakalım. Evet söz senin Nadir Başkan…
İSVİÇRE’DE TERCİHLİ OY VAR
Nadir Köklü (CHP İsviçre Birliği Başkanı): İsviçre’de seçim sistemi 2 kamaralı (Meclisli) bir sistemden oluşuyor. Birisi Ulusal Konsey, diğeri Eyalet Konseyi, yani Senatörler diyebileceğimiz kesim. Ulusal Konsey’de 200 parlamenter bulunuyor. 46’ı da Senatör ve ya Eyalet Konseyi var. Seçim barajı yok İsviçre’de. Ulusal Konseydeki milletvekilleri sayısı kantonların nüfus yoğunluğuna göre belirleniyor. En az nüfuslu mesala Appenzell Innerrhoden’da 16 bin kişi yaşıyor, onların da en az 1 tmilletvekili ile temsiliyetinin olması mecburi. Senatoda da 26 kantondan 20’si tam kanton olarak geçtiği için onların 2’şer Senatörü Senatoya gönderebiliyorlar. 6’sı da yarım kanton olarak geçiyor, onlar da tek üye gönderebiliyor.
İsviçre’de ayrıca tercihli sistem geçerli. Partilerin milletvekili listeleri var. Seçime giderken partiler liste çıkartabiliyor. Birden fazla liste de çıkartabiliyorlar ve seçmene en az 1 ay öncesinden gönderiliyor. En az 10 gün öncesinde de ulaşmış olması zorunlu zaten! Oyunuzu mektupla, posta yoluyla da gönderebilirsiniz ya da seçim günü gidip belediyede de oyunuzu kullanabilirsiniz.
Tercihli sistem çerçevesinde tercih ettiğiniz partinin listesini olduğu gibi kabul eder oyunuzu kullanabilir veya oradan bir kişinin ismini çizebilirsiniz, başka isim yazabilirsiniz ve ya yazmayabilirsiniz. Ve ya bir kişini adını iki defa yazabilirsiniz. Mesela ben herhangi bir listede adayım. Benim adımı iki kere yazabilirim ama üçüncüyü yazamaz…
İsviçre’de yasa çıkarılırken Ulusal Konsey ile Senato uzlaşmak durumunda. Sadece öreğin Ulusal Konsey’de çoğunluğu aldık deyip yasayı çıkartamazlar. İki kamaranın da anlaşması, uzlaşması gerekir burada bir yasanın çıkması için.
Hükümet 7 üyeden oluşur İsviçre’de. 7 üyeli bir Federal Konsey var. 1959’dan beri uygulanan çok ilginç bir sistem var İsviçre’de. Buna “sihirli formül” diyorlar. Meclise giren ilk 4 parti 2-2-2-1 şeklinde konseye üye gönderirler ve konsey 7 kişiden oluşur. Bu mutabakatın yazılı bir yanı yok, yasada yok, anayasada yok! Bu mutabakatı halk ve partiler burada kendi aralarında sağlamışlar. Son seçimlerde mesela buranın sağ partisi yüzde 25 küsur bir oy aldı, arkasından gelen sosyal demokrat parti 15-16 civarında bir oy almasına rağmen ikisinin de hükümette 2’şer üyesi var.
İsviçre’deCumhurbaşkanı ya da Başbakan da yok. Bu hükümetin 7 üyesinden her sene bir tanesi temsili olarak cumhurbaşkanı ya da başbakanlık, adına ne derseniz o pozisyona gelir. Ancak 7 üyenin de birbirine karşı üstünlüğü yoktur. Kamaralarında ya da parlamentodaki 2 kamaralarında görevleri aynıdır. Birbirleri üzerinde yetki üstünlüğü yoktur.
Parlamentonun yüzde 42’si, Senato’nun da yüzde 26’sı kadınlardan oluşuyor. Hükümetin de 7 üyesinin 3’ü kadın İsviçre’de. Türkiye kökenli 2 tane milletvekilimiz de var. Birisi Mustafa Atıcı, diğeri Sibel Arslan. Bir kadın, bir erkek. 2 tane milletvekilimiz var. 98 bin seçmenin, yani Türkiye kökenli seçmenin olduğu bir yerde fena bir rakam değil aslında 2 tane milletvekili çıkarıyor olabilmemiz. Bu ileriki zamanlarda artacağını da şimdiden görebiliyoruz. Zürih ve diğer kantonlarda bu illerde arttırabiliriz diye düşünüyorum.
Yurtdışındaki seçmenle bulundukları ülkedeki konsolosluklarda kendi bağlı bulundukları kanton için.
TBMM’DE TEMSİL ÖNEMLİ AMA SEÇİM BÖLGESİ OLMAYABİLİR
Türkiye’ye gelince TBMM’de yurtdışındaki vatandaşların temsili önemli. Çünkü bizlerin hakları çok acımasızca ihlal edilebiliyor ve ya elimizden alınabiliyor. Emeklilik hakkımız örneğin. Son zamanda bizim partimiz bunu anayasa mahkemesine götürdü. Sosyal Güvenlik Kurumu iken sonra BAĞKUR’a geçirildi. Ödediğimiz primler iki misline çıktı, alacağımız maaş yarıya indi. Bizlerden Türkiye’ye yatırım yapılması isteniyor. Ama Türkiye’ye dönmek için emeklilik şartımızı da zorluyorlar. İşte Bülent abinin bahsettiği gibi uçak fiyatlarıyla ilgili sıkıntılarımız var. Cenazelerimiz var. Cenazelerimizle ilgili sıkıntılarımız var. Bir dünya sıkıntılarımız var yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızın. Bu illa bir mecliste temsille mi olması gerekiyor, bu olmasa bile yurtdışındaki vatandaşların hakkını bilen, hakikaten yurtdışında vaktini geçirmiş olan bir bakan tarzında bir temsiliyet de olabilir benim için. Ben illa milletvekili seçilsin ve ya seçim bölgesi olsun diye ısrar etmekten yana değilim. Temsil önemli ama illa da bir seçim bölgesi olsun diye de bir ısrarım yok.
***
YURTDIŞI MİLLETVEKİLLİĞİ VE YURTDIŞI SEÇİM ÇEVRESİ
(Bu bölüm CHP Berlin Birliği Başkanı Kenan Kolat tarafından derlenmiştir)
2013 yılında dönemin CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Ankara Milletvekili Sencer Ayata ve CHP Genel Başkan Yardımcısı Faruk Loğoğlu, TBMM’de düzenledikleri basın toplantısında yurt dışı seçim çevresi oluşturulmasını (rapor aşağıdadır) önerdiklerini belirterek, “Biz yurt dışı seçim çevresini öneriyoruz. Doğrudan doğruya yurt dışı seçim çevresine bağlı olarak seçilen yurt dışı milletvekilliği öneriyoruz. Yani milletvekillerinin statüsü doğrudan doğruya yurtdışı milletvekili olacak. Bu sayı nasıl ortaya çıkartılabilir? Başlangıç olarak örneğin denilebilir ki her 300 bin seçmene bir milletvekili. Bu aşağı yukarı 10 dolayında milletvekili demektir. Tercihen bu milletvekilleri şu anda parlamentoda mevcut olan milletvekili sayısının üzerine eklenmelidir. Şayet bu yapılırsa bir yurt dışı seçim çevresi oluşturulursa yurt dışı milletvekilliği oluşturulursa bu yurttaşlarımız Türkiye’yi, orada yaşayan vatandaşlarımızı en iyi şekilde temsil edecektir.” ifadelerinde bulunmuştu.
Benzer teklif, 2014 yılında dönemin AK Parti Dış İlişkiler Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Metin Külünk tarafından yurtdışı seçim çevresine yönelik yurtdışı milletvekilliği kontenjanı oluşturulması, TBMM üye sayısının artırılması, Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile Milletvekili Seçimi Kanunu’nda değişiklik yapılması gibi önergelerle, AK Parti Grup Başkanlığı’na sunulmuştu.
2015 yılında ise teklif, AK Parti İstanbul Milletvekilleri Prof. Dr. Mustafa Şentop, Mustafa Yeneroğlu ve arkadaşları tarafından sunulmuştu. Yeneroğlu, konuyla ilgili “Bir seçmen kitlesinin en uygun temsili yine o kitlenin içinden çıkan kişilerle sağlanır. Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımız, yurt dışının seçim bölgesi olmaması nedeniyle kendilerini TBMM’de doğrudan temsil edecek milletvekillerine sahip değiller. Yasa teklifinin kabul edilmesi durumunda tesis edilecek yurt dışı seçim çevresiyle birlikte yurt dışındaki vatandaşlarımızın doğrudan temsilinin önündeki yasal ve yapısal eksikliğin giderilmesi sağlanacaktır.” şeklinde açıklamada bulunmuştu.
CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nunda “yurt dışı bir seçim bölgesi olarak kabul etmek” konusunda açıklamaları olmuştu. CHP Ankara Milletvekili Tekin Bingöl de 8.12.2017 tarihinde yurt dışı milletvekilliği için kanun teklifi veren milletvekillerinden biriydi (yasa önerisi aşağıdadır). 25. yasama döneminde iki farklı kanun teklifiyle “yurt dışı milletvekilliği” gündeme gelmişti.
CHP Bilim Yönetim ve Kültür Platformu / Dış İlişkiler ve Yurtdışı Örgütlenmeler Genel Başkan Yardımcılığı tarafından Mayıs 2013’de hazırlanan rapor
Daha Adil Bir Seçim Sistemine Doğru
Parlamenter demokrasilerde ‘temsil’ kavramı hayati önem taşımaktadır. Parlamentonun en temel işlevlerinden biri toplumdaki farklı görüşleri ve çıkarları en iyi şekilde yansıtmaktır. Bir siyasal rejim, özellikle de bu rejimin parlamentosu, farklı siyasi partilerin, toplumsal kimliklerin, kadınların, gençlerin, çalışanların, emeklilerin, engellilerin ne denli adil siyasi temsilini sağlıyorsa, o denli meşrudur. Ancak günümüzde, siyasal rejimimiz ciddi bir meşruiyet sorunuyla karşı karşıyadır. Başta, demokrasi ile yönetilen hiçbir ülkede benzeri görülmeyen yüksek seçim barajı olmak üzere, adil siyasi temsil üzerindeki engeller sürdürülmektedir. 12 Eylül Darbesi’nin ürünü olan yasalar ve AKP’nin siyasi anlayışı, halkın TBMM’de gerektiği gibi temsil edilmesine olanak vermemektedir. Cumhuriyet Halk Partisi’nin bu çalışması mevcut sorunlardan yalnızca biri olan, yurtdışında yaşayan yurttaşlarımızın siyasi katılımı üzerinde durmaktadır.
2008’de çıkarılan bir yasayla 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkındaki Kanun’da bir dizi değişiklik yapılarak, Yüksek Seçim Kuruluna (YSK) bağlı bir ya da birden fazla Yurt Dışı İlçe Seçim Kurulu kurulması kararlaştırılmıştır. Yeni düzenlemeye göre, Türkiye dışında yaşayan seçmenlere genel seçimler, Cumhurbaşkanlığı seçimleri ve referandumlar için bulundukları ülkelerde oy kullanma hakkı tanınmıştır. Bu şekilde kullanılan oyların, gümrüklerde kullanılan oyların değerlendirilme usulüyle aynı şekilde, ülke genelindeki oylara dâhil edilmesi ve partilerin oy oranları ışığında illere dağıtılması öngörülmüştür.
Yurtdışında Yaşayan Yurttaşlarımızın Oyları
12 Haziran seçimlerinde ülke genelinde 42 milyon 800 bin civarında seçmen geçerli oy kullanmıştır. Gümrüklerde ise 128 bin dolayında geçerli oy sayılmıştır. Sayı çok düşük olduğu için gümrükte kullanılan oylar illere dağıtıldığında, illerde ortaya çıkan genel seçim tablosu ve illerin çıkardığı milletvekili sayıları bu dağıtımdan etkilenmemiştir. Oysa yurt genelinde kullanılan oylara, yalnızca 128 bin değil de 2 milyon dolayında oy eklenseydi sonuçlar çok farklı olabilirdi. Diğer bir deyişle bir ilde ortaya çıkan sandık aritmetiği il dışından gelen oylar sonucu ciddi bir değişikliğe uğramış olacaktı. Dağıtılan yurtdışı oyların etkisi özellikle az sayıda milletvekili çıkaran illerde hissedilecekti. Bu durum bize mevcut yasanın bundan sonra yapılacak ilk milletvekili seçimlerinde çok önemli sorunlara yol açabileceğini göstermektedir. YSK’nın altyapısı yeterli olmadığı için 2011 seçimlerinde hayata geçirilemeyen yabancı ülkelerde oy kullanma uygulamasının, bundan sonraki milletvekili seçimlerinde yaygınlaşması halinde nelerle karşılaşabileceğimizi iyi saptamak ve şimdiden ona göre önlemler almak zorundayız.
Konunun netleştirilmesi için şu sorular üzerinde durulmalıdır. Almanya’da, Hollanda’da, Fransa’da yaşayan yurttaşlarımızın oy kullanabilmeleri için İstanbul’un, Konya’nın, Trabzon’un, Diyarbakır’ın, Aydın’ın seçmen iradesinin dışarıdan gelen oylarla değişikliğe uğraması kaçınılmaz bir koşul mudur? Düsseldorf ’ta yaşayan bir yurttaşımızın kullandığı oydan ötürü söz gelişi Malatyalı bir seçmenin oy verdiği partinin bu ilde kazandığı milletvekili sayısının altına düşmesi adil bir sonuç olarak görülebilir mi? Yurtdışında oy kullanacak seçmenler yalnızca partilere oy verebilecekleri için, bağımsız adaylara karşı büyük bir haksızlık yapılmış olmayacak mı? Diğer bir deyişle kimi bağımsız adaylar bulundukları ilde seçilmek için gereken oyu aldıkları halde dışarıdan aktarılan oylar yüzünden seçimi kaybetmeyecekler mi?
Bundan sonra yapılacak seçimlerde de yurtdışında kullanılan oyların yurt genelindeki oylara serpiştirilmesinde daha önce gümrük oyları için uygulanan yöntem uygulanacak. Önce yurtdışından gelen oylar ülke genelindeki oylara eklenecek ve her partinin toplam kaç oy aldığı belirlenecek. Sonra, her bir seçim çevresindeki toplam oy, yurtdışından gelen oyların yurtiçindeki oylara oranı ne ise, aynı oranda dağıtılmak suretiyle artırılacak. Varsayalım ki bir seçimde ülke içinde 40 milyon geçerli oy kullanıldı ve yurtdışında yaşayan seçmenlerimiz ise 2 milyon oy kullandı. Dışarıdan gelen oy sayısı yurtiçinde kullanılan oyların yüzde beşi oranında olduğu için her seçim çevresinde kullanılan toplam oyun yüzde beş arttığı varsayılacak. Bu yüzde beşlik ek oy partilere, iki milyon oyda sahip oldukları oran nispetinde dağıtılacak. Bir parti yurtdışı oylarının yüzde 40’ını aldıysa, illerdeki toplam oyun üstüne konan ek oyun da yüzde 40’ını almış olacak.
Peki, bu sistemin en önemli sakıncası nedir? YSK Başkanı iki yıl önce yaptığı açıklamada yalnızca Almanya’da 1.3 milyondan fazla seçmenimizin yaşadığını belirtmiştir. Diğer ülkelerde yaşayan yurttaşlarımızı da dikkate alınca yurtdışındaki toplam seçmen sayısının şu anda üç milyon civarında olduğunu tahmin etmek mümkündür. Bu durumda yukarıda da belirttiğimiz gibi, dışarıdan aktarılan oylar bir ildeki partiler arası oy ve milletvekili dağılımını önemli ölçüde değiştirebilecektir. O halde soruna bir çözüm bulmamız gerekmektedir.
Bir kere yurtdışında yaşayan yurttaşlarımızın temel bir yurttaşlık hakkı ve görevi olan oy kullanma olanağından yararlanmalarını sağlamalıyız. Ama bunu yaparken illerimizde ortaya çıkan oy profilini ve milletvekili dağılımını bozmamalıyız. İllerinde oy kullanan yurttaşlarımızın yerel ihtiyaçlarını ve taleplerini de göz önünde bulundurarak ortaya koydukları siyasi iradenin sakatlanmasına yol açmamalıyız.
CHP şu çözümü önermektedir: Nasıl ki 2008’de Yurt Dışı İlçe Seçim Kurulu kurulduysa, şimdi de bir Yurtdışı Seçim Çevresi oluşturulmalıdır. Sayı artırılabilir, azaltılabilir fakat başlangıç olarak yurtdışında oy veren her üç yüz bin seçmene bir milletvekilliği verilmesi üzerinde durulabilir. Öte yandan gümrük kapıları Türkiye sınırları içinde yer aldığı için gümrük oyları yurt genelindeki oylara ilave edilmeye devam edebilir.
Siyasi temsil adaletini sağlamak için iki temel ilkenin göz ardı edilmemesi gerekmektedir. Birincisi, Türkiye dışında yaşayan üç milyon dolayındaki seçmenimiz bu temel yurttaşlık hakkından yararlanmalıdır. İkincisi, farklı illerimizde oy veren seçmenlerin tercihleri sonucu ortaya çıkan oy dağılımı yurtdışında verilen oylardan etkilenmemelidir. Aksi durum, Anayasa ile güvence altına alınmış olan, seçimlerin genel ve eşit oyla, adil biçimde yapılması ilkesine aykırı bir durum yaratacaktır. Bu aykırılığı ortadan kaldırmanın yolu, bir yurtdışı seçim çevresi oluşturmak suretiyle yurtdışından gelen oylarla orantılı sayıda milletvekili seçmektir.
Farklı Yurtdışı Seçim Çevresi Uygulama Örnekleri
Yurtdışı seçim çevresi uygulaması pek çok ülkede mevcuttur. Ülkemize uygun bir model geliştirmek için bu örnekleri incelemek yararlı olacaktır. Fransa’da 23 Temmuz 2008’de yapılan Anayasa değişikliğiyle ülke dışındaki Fransız yurttaşlarının oylarıyla 11 milletvekilinin seçilmesi kararlaştırılmıştır. Fransa’da tek sandalyeli dar bölgelerde iki turlu seçim sistemi uygulanmaktadır. Bundan dolayı, 11 yeni seçim çevresi oluşturulmuştur. Bu reform Nisan 2009’da somutlaştırılmış ve ülke dışındaki her 125 bin Fransız yurttaşına bir milletvekili düşecek şekilde 11 yeni dar bölge kıtalar arasında paylaştırılmıştır. Buna göre söz gelimi Kanada ve ABD’deki Fransız seçmenlerinin oylarıyla bir milletvekili; Belçika, Hollanda ve Lüksemburg’daki seçmenler tarafından bir milletvekili; Güney Avrupa, İsrail, Filistin ve Türkiye’de yaşayan Fransızların oylarıyla bir milletvekili seçilmektedir. Yeni düzenleme ilk olarak 2012 genel seçimlerinde başarıyla uygulanmıştır. Seçim sisteminde yurtdışı seçim çevresi uygulamasına yer veren bir başka örnek de İtalya’dır. Bu ülkede 2001 yılında çıkartılan 459 sayılı kanunun 6. maddesine göre dört adet yurtdışı seçim çevresi oluşturulmuştur: Avrupa, Güney Amerika, Kuzey Amerika ve dünyanın geri kalanı. İtalya’da Temsilciler Meclisi’nin 12, Senato’nun da 6 sandalyesi yurtdışında yaşayan seçmenlere ayrılmış durumdadır. Adı geçen dört bölgeye önce birer milletvekili ve senatör ayrılmakta, sonra kalan sekiz milletvekilliği ve iki senatör söz konusu bölgelere buralardaki seçmen sayısıyla orantılı bir biçimde dağıtılmaktadır.
Yurtdışı seçim çevresine sahip diğer ülkeler arasında Hırvatistan, Portekiz ve demokrasiye geçiş süreci devam etmekte olan Tunus yer almaktadır. Bu uygulamayı yasalaştıran son ülke Tunus olmuştur. Düzenleme sonrası yapılan ilk seçimde 217 kişilik Kurucu Meclis’in 18 üyesi, 80’den fazla ülkede oy kullanan Tunusluların oylarıyla seçilmiştir.
Yurtdışındaki Katkı Yurtiçinde Temsil Edilmeli
Türkiye’den Avrupa’ya giden ilk gurbetçiler arasında yüksek vasıf gerektirmeyen işlerde çalışarak biraz para kazanıp yurda geri dönmeyi hedefleyen bekâr erkekler çoğunluktaydı. Gurbetçiler, yıllarca birikimlerini Türkiye’deki yakınlarına aktararak başta yoksulluğu azaltmak ve ülkemizin döviz sorununu hafifletmek olmak üzere, ekonomik ve toplumsal sorunların çözümüne önemli katkılarda bulunmuşlardır. Günümüzde ise ailesi ile birlikte yaşayan, içinde yer aldığı toplum ile hızla bütünleşen ve geleceğini önemli ölçüde bulunduğu ülkede gören yerleşik bir nüfus ön plana çıkmış durumdadır. Onları temsil eden siyasetçiler, yaratıcı aydınlar, sanatçılar, girişimciler, şairler, romancılar, kamu görevlileri, gazeteciler, öğretmenler vardır. Özellikle ikinci ve üçüncü kuşak nüfus arasında eğitim görenlerin sayısı hızla artmaktadır. Sadece Almanya’da bir büyük üniversite oluşturacak sayıda akademisyen, binlerce araştırma görevlisi ve sayıları yüz bine yaklaşan üniversite öğrencisi bulunmaktadır. Yurtdışında yaşayan girişimci yurttaşlarımızın bulundukları ülkelerde gerçekleştirdikleri yatırımlar yüz milyarlarca liraya ulaşmıştır.
Yurtdışında yaşayan yurttaşlarımızın parlamentoda temsil edilerek siyasi hayatımıza katılmaları hem kendilerine hem de ülkemize çok yönlü ve çok önemli yararlar sağlayacaktır. Onlar bir yandan bulundukları toplum ile aidiyet bağlarını güçlendirirken Türkiye ile olan aidiyet bağlarını kararlılıkla korumaktadırlar. Farklı kültürleri harmanlayarak başta Avrupa olmak üzere tüm dünya ile ülkemiz arasında büyük bir kültür köprüsü oluşturmaktadırlar.
Yurtdışında yaşayan yurttaşlarımızın özgün birikim ve deneyimler hem ülkemiz hem de yaşamakta oldukları ülke için sonuna kadar yararlanılması gereken büyük bir kültür hazinesidir. Yurtdışında yaşayan yurttaşlarımız Türkiye’nin başta Avrupa olmak üzere dünyadaki en önemli temsilcileridir. Onların bu bağdaştırıcı özellikleri Türkiye’nin Avrupa’yı ve dünyayı, Avrupa’nın ve dünyanın da Türkiye’yi daha iyi anlamasına ve karşılıklı ilişkilerin geliştirilmesine büyük katkı sağlayacaktır.
CHP’nin Önerisi
CHP milyonlarca yurttaşımızın daha özgür, daha eşitlikçi ve daha adil temsil edildiği bir siyasal sistem hayalini gerçekleştirme hedefini tüm kararlılığı ile korumaktadır.
Yurtdışından gelecek oylar tek bir seçim bölgesi gibi düşünülüp yurtdışında yaşayan yurttaşlarımıza seçilme imkânı tanınmalıdır. CHP’nin önerisi bir Yurtdışı Seçim Çevresi oluşturulmasıdır. Bu çevreden seçilecek milletvekillerinin Yurtdışı Milletvekili sıfatını taşıması için 298 ve 2839 sayılı Kanunlarda gerekli değişiklikler ve tüm hukuki düzenlemeler yapılmalıdır. Yurtdışını temsil eden milletvekilleri yurtdışında yaşayan yurttaşlarımızın sorunlarını daha iyi dile getirecek ve Türkiye’nin başta Avrupa olmak üzere dış dünya ile ilişkilerini daha da güçlendirecektir. Bu değişikliklerin en kısa zamanda hayata geçirilmesi için TBMM’de grubu bulunan partileri işbirliğine davet ediyoruz.